30 Haziran 2013 Pazar

Arınç’ın ’10.Yıl’ rahatsızlığı!

Bülent Arınç: "Mehter varsa önce mehterle başlanır"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı sünnet düğününde mehter takımını görünce, 10′ncu Yıl Marşı ile başlayan programları eleştirdi. Arınç, “Bir tören 10′ncu Yıl Marşı ile başladı. Asabım bozuldu. ‘Mehter varken niye onunla başlamıyoruz’ dedim. Kulağınızı çınlattım. Mehter varsa önce mehterle başlanır” dedi.
Davetli olduğu bir dizi programa katılmak için Bursa’ya gelen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önce Acıbadem Hastanesi’nde tedavi gören İl Sağlık Müdürü Özcan Akan’ı ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Arınç, önce işadamı Faik Çelik’in torunu Faik Efe Çelik’in Sheraton Otel’de düzenlenen sünnet düğününe, ardından da Bursa’daki danışmanı Mahmut Turunç’un oğulları Furkan ve Yusuf Turunç’un sünnet törenlerine katıldı. Sukay Park Sosyal Tesislerinde düzenlenen törene mehter takımı ile giren Furkan ve Yusuf’u tebrik eden Başbakan Yardımcısı Arınç, dualarla başlayan örnek bir sünnet töreni düzenlendiğini belirtti.
BİZİM AMACIMIZ BAŞBAKAN GİBİ SAYILARI ARTTIRMAK DEĞİL
Gittiği nikahlardan bahseden Arınç, “Evlilikte amaç kadın ve erkeğin birbirinden huzur bulmasıdır. Helallere, haramlara uygun yaşamasıdır. Toplumun temelini güçlü kılmak ve elbette güzel nesiller yetiştirmektir. Bizim niyetimiz Başbakan gibi sayıları söylemek ve her gün arttırmak değil. Allah gönlünden geçiyorsa en hayırlısını nasip etsin. Rabbim miktarını da zamanını da zeminini de daha iyi bilir” dedi.
MEHTERİN KULAĞINI ÇINLATTIM
Mehter takımını gösteren Bülent Arınç, “Geçtiğimiz günlerde mehter takımının kulağını çınlattım. Bir tören 10′ncu Yıl Marşı ile başladı. Asabım bozuldu. ‘Mehter varken niye onunla başlamıyoruz’ dedim. Kulağınızı çınlattım. Mehter varsa önce mehterle başlanır” diye konuştu.
sozcu.com.tr

BDP’nin talebi: “Öcalan’a özgürlük”

“Hükümet adım at” kampanyası çerçevesinde kitlesel yürüyüş yapma kararı alan BDP, ana talebin, bölücü başı Apo'nun özgürlüğü olduğunu açıkladı.


BDP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada, “Demokratik çözüm hamlesinin, hükümetin yerine getirmesini istediği ana talep Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüdür” denildi.
Açıklamada, 2. aşamada yerine getirilmesi talep edilen istekler şöyle sıralandı:
“Başta hasta tutsaklar olmak üzere tüm tutsaklar serbest bırakılsın,
Karakol, baraj ve HES yapımları kesin olarak durdurulsun,
Ekoloji tahribatı ve katliamı son bulsun,
Askeri yığınak hali son bulsun. Asker, polis, akrep, TOMA, panzer halkın içinden kışlalara ve karakollara çekilsin,
Anadilde eğitim başlatılsın, anadilin kullanılması önündeki tüm engeller kaldırılsın,
TMK ve antidemokratik yasaların kaldırılsın,
Koruculuk kaldırılsın,
Seçim barajı düşürülsün,
Kadına karşı şiddete dönük gerekli tedbirler alınsın ve failler cezalandırılsın.”
“Hükümet adım at” kampanyası çerçevesinde kitlesel yürüyüş yapma kararı alan BDP, bir aylık eylem planını da açıkladı. Açıklamada, 30 Haziran da; Adana, Mersin, Antep, 1 Temmuz da Van, Mardin, Urfa, 2 Temmuz da Şırnak, Muş’ta kitlesel yürüyüş eylemi yapılacağı ifade edildi.
Açıklamada, 2 Temmuz’da Ankara ve Sivas’ta Madımak katliamının anmasının kitlesel bir şekilde gerçekleştirileceği de kaydedildi. (ANKA)
sozcu.com.tr

Vatandaşı çileden çıkaran ödeme!

Danıştay, elektrik faturalarındaki ‘’Sayaç okuma bedelini’’usulsüz buldu ama 0.416 lira alınmaya devam ediliyor. Tahsilatın yıllık toplamı 100 milyon lirayı buluyor.

Danıştay, elektrik faturalarından, ‘’Sayaç okuma bedeli’’ adı altında para alınmasını usulsüz bulmasına rağmen, elektrik şirketlerinin sayaç okuma başına 0.416 lira almaya devam ettikleri bildirildi.

CHP İzmir milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları, elektrik dağıtım hizmetinin özelleştirilmesi ve tüketici hakları konusunda Meclis Araştırması açılmasını istediler. TBMM Başkanlığıa sunulan önergede ‘’Yeni tarifelerle şirketlerin kâr etmesi garantiye alınırken, tüketicilerin hakları yok sayılmış, vatandaşlarımız özel şirketlerin insafına bırakılmıştır’’ denildi ve şu örnekler verildi:
İNDİRİM YERİNE BİNDİRİM

Yeni elektrik tarifesi ile, kilovatsaat başına alınan kayıp-kaçak enerji bedelinde yüzde 16,36, net enerji bedelinde ise yüzde 1,43 düşüş yaşanmasına rağmen, dağıtım hizmet bedeli yüzde 20,7, perakende hizmet bedeli ise yüzde 7,11 arttırılmıştır. Tüketici lehine yapılması gereken indirim, hizmet bedelleri pahalılaştırılarak dağıtım şirketlerine aktarılmıştır.

SAYAÇ OKUMA

Danıştayın verdiği kararla kilovatsaat başına tüketicilerden yapılan tahsilatın haksız olduğu tespit edilmişken, yeni tarifeyle de tüketicilere yapılan haksızlık devam etmiştir. Buna göre alçak gerilimden dağıtım hattına bağlı olanlardan sayaç okuma başına 0.416 TL tahsil edilmektedir.

100 MİLYON LİRA

2009 yılı verilerine göre yapılan hesaplamalar, Türkiye tüketiminin yüzde 25'ini oluşturan 26,6 milyon mesken abonesinden bir yıl içinde 40,7 milyon TL'nin, sayaç okuma adı altında dağıtım şirketlerine aktarıldığını ortaya çıkarmıştır. Yeni tarifeyle bu miktar yılda 100 milyon TL'yi aşacaktır.

ARTIŞ MİKTARI

Aralık 2007'den bu yana tarifeler incelendiğinde; dağıtım hizmet bedeli yüzde 141,7, perakende hizmet bedeli de yüzde 155,26 oranunda artmıştır. Kamunun elindeki iletim hizmet bedelinde 2011'de uygulanan tarifeye göre Ocak 2012'den itibaren geçerli olmak üzere yüzde 15.42 artış yapılırken, bu kalemdeki 4 yıllık artış oranı da yüzde 123,5'i bulmuştur.
gazetevatan.com.tr

29 Haziran 2013 Cumartesi

Kendilerini ihbar ettiler!

Gezi direnişi için ''Buradayız'' dilekçesi...


'Buradayız, Gezi Parkı'nın tüm sorumluluğunu üstleniyoruz'
Taksim Dayanışması, tüm yurttaşları, "Buradayız, Gezi Parkı eylemlerinin tüm sorumluluğunu üstleniyoruz..." dilekçeleri ile 'kendini ihbar etmek' üzere pazartesi günü Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na davet etti.

Taksim Dayanışması, tüm yurttaşları, “Buradayız, Gezi Parkı eylemlerinin tüm sorumluluğunu üstleniyoruz…” dilekçeleri vermek üzere pazartesi günü Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na davet etti. 

Taksim Dayanışması’ndan yapılan açıklamada, 1 Temmuz 2013 Pazartesi günü saat 12.30′da Çağlayan Adliyesi’nde (C kapısı karşısı alan) buluşulduktan sonra Adliye’ye dilekçelerin verileceği duyuruldu. 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan dilekçede şöyle denildi: 

27 Mayıs 2013 tarihinde saat 22.00 sularında Taksim Gezi Parkı’nın fiilen yıkılması girişimi sonrası yaşanılan toplumsal duyarlılık karşısında hükümetin izlediği polis şiddeti nedeniyle başta Taksim İstanbul olmak üzere bütün yurtta, yurttaşlar demokratik tepkilerini gösterdiler, göstermeyi sürdürüyorlar. 

Gerçekleşen tüm demokratik eylemler aşağıdaki taleplerle gerçekleştirilmiştir: 

1) Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulması, 

2) Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, üç yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara , Hatay ve Adana Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumlular hakkında soruşturma başlatılması ve yaptırım uygulanması; gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanması, 

3) Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılması, 

4) Başta 1 Mayıs alanı Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye ’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması 

Başka bir söyleyişle, yukarıdaki talepleri savunduğu için Savcılığınızın Taksim Gezi Parkı ile ilgili olarak eylemlere katılan, anılan eylemleri sosyal medya üzerinden duyuran aramızdan arkadaşlarımızı çeşitli gerekçelerle soruşturmanızı, adli kontrol hükümlerine tabi kılmanızı ya da tutuklamanızı hukuki bir mesele olarak görmek mümkün değildir. 

27 Mayıs 2013 tarihinden bugüne kadar Taksim Gezi Parkı ile ilgili tüm eylemlere katılmış, Gezi Parkı’nda nöbet tutmuş bir yurttaş olarak Taksim Dayanışması’nın aşağıdaki taleplerinin ısrarlı bir takipçisi olduğumu bilginize sunmak isterim. 

Cumhuriyet Savcılığının; 27 Mayıs 2013 tarihinden bu yana yaşanan sistematik polis şiddeti ve işkence yasağına aykırı eylem ve işlemlerin sorumluları ile ilgili etkin bir soruşturma yapmasının ve sorumluların ivedilikle yargı önüne çıkarması gerektiği kuşkusuzdur. 

Açıklanan tüm bu nedenlerle; Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkı ile ilgili eylemlerin ve nöbetlerin tüm ahlaki, siyasal, tarihsel ve hukuki sorumluluğunu üstlendiğimi bildirir; hakkımda yasal işlem yapılması için kendimi Savcılığınıza ihbar ederim.” 

Taksim Dayanışması, eyleme destek vereceklerin, internet sitelerinde yer alan bu dilekçe formunu doldurup, 5 tane imzalayarak yanlarında getirmelerini de istedi.
gazetevatan.com

Komutanlar açlık grevine başladı

Hasdal Özel Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan muvazzaf askerler, bugün açlık grevine başladı.36 subay, Balyoz davasında karşı karşıya kaldıkları hukuksuzlukları protesto ediyor. Avukat Celal Ülgen, "Subaylar, komploya karşı direniyorlar" dedi.


“Balyoz” davası kapsamında 13 ila 20 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılan ve Hasdal Cezaevinde tutuklu bulunan 36 subayın avukatı Celal Ülgen, 3 günlük açlık greviyle ilgili bilgi verdi. 

Ülgen, "Balyoz Planı davasının başından itibaren kurgulu delillerden, delil üreten bir çeteden söz ettiklerini" ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bu çetenin ürettiği delillerin sahte olduğu yargılama sırasında ortaya çıktı. Buna karşın mahkeme bunları görmezden geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına tebliğname düzenleyen savcı da üretilen delilleri görmezden geldi, ortada legal deliller var gibi davrandı. Bu durumda, tutuklu askerler arasında iki seçenek etrafında toplanan tepki var. 
Subayların avukatı Ülgen: Komploya direniyorlar
Birinci seçenek, 'Ben Türk Silahlı Kuvvetleri mensubuyum, bu da başıma gelecekmiş, günün birinde af çıkar, kurtulurum' diyen yazgıcı kabul. Yani suç işlemediği halde kabullenen tavır. İkincisi de bu tertibi her alanda deşifre etmek, ortaya koymak, savunmak, direnmek için çeşitli yol ve yöntemlere başvuran tavır. Şimdi Hasdal'da açlık grevi yapan subaylarınki ikinci tavırdır. Subaylar, komploya karşı direniyorlar."

ASKERLERİN AÇIKLAMASI
Toplam 36 subayın katılımıyla yapılan açlık grevi 1 Temmuz'da sona erecek.

Askerlerin konuyla ilgili açıklaması özetle şöyle: “Asrın iftirası olan Balyoz tertibinde, uydurulmuş, imzasız bilgisayar yazıları ile 20 yıla kadar varan hapis cezalarına çarptırıldık. Şimdi de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da bu haksız, hukuksuz ve kararı teyit etmekle kalmayıp, daha ileri götüren bir tebliğname yayımlamıştır. Türkiye’de hukuk ve adaletin bitme noktasına geldiğini, göstermek maksadıyla 3 günlük açlık grevi yapacağız. Kişisel hiçbir beklentimiz ve talebimiz yoktur.”
yurtgazetesi.com.tr

İşte rapor: O müezzin sürülecek!

Beşiktaş Dolmabahçe'deki Bezm-i âlem Valide Sultan Camisi'nde içki içildiği iddiasıyla ilgili inceleme yapan Diyanet müfettişleri raporunu tamamladı. Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in açıklama yapması beklenirken rapora ilişkin YURT'a bilgi veren İstanbul İl Müftülüğü'nden bir yetkili Başbakan'ı yalanlayan Müezzin Fuat Yıldırım'ın başka bir yere sürüleceğini ifade etti.



Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Camide içki içtiler” iddiasıyla gündeme oturan tartışma gün geçtikçe büyüyor. Tartışmayı sonlandırması beklenen kurum ise Diyanet İşleri Başkanlığı. Geçen pazartesi konuyla ilgili açıklama yapacağını duyuran Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den hâlâ ses yok! Tartışma sürerken YURT yeni bilgilere ulaştı. Camiye ayakkabılarla girilmesi, içki içildiği iddialarının yer alması nedeniyle inceleme yapan Diyanet müfettişlerinin raporlarını tamamladıkları öğrenildi.

'MÜEZZİN SÜRÜLECEK!'

Diyanet’te bekleyen rapora ilişkin YURT'a bilgi veren İstanbul İl Müftülüğü'nden bir yetkili “Raporun açıklaması için uygun zaman bekleniyor. Çünkü rapor açıklandıktan sonra hedef haline gelen Müezzin Fuat Yıldırım başka bir camiye sürülecek. Tepki almamak için rapor uygun zamanda açıklanacak” dedi. Müftülük yetkilisi, gerekçe olarak Müezzin'in bir devlet memuru olarak basına demeç vermesinin gösterilebileceğini öne sürdü. Cami imamı ile Müezzin Yıldırım arasında uzun zamandır bir tartışma yaşandığını ifade eden yetkili, “İmam, müezzinle anlaşamıyor, doğal olarak müezzinin gitmesini istiyor. İmamın Diyanet İşleri Başkanı'yla da arası çok iyi. Müezzin, Başbakan'a karşı çıkışıyla da hedef oldu. İpinin çekilmesi an meselesi” iddialarında bulundu.

'BEN DİN ADAMIYIM'

YURT, Türkiye'nin gündemine oturan “Yalanın belgesi” manşetinde Müezzin Fuat Yıldırım'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde 6 saat ifade verdiğini ve ifadesinde "Ben din adamıyım, yalan söyleyemem. Cami içerisinde içki içen ya da elinde içki şişesi olan birini görmedim” dediğini yazmıştı.


‘ABD ASKERİ KUR'AN PARÇALADI, GIK ÇIKARMADINIZ’


CHP'nin Diyanet kökenli milletvekili İhsan Özkes , CHP grubunun Gezi Parkı'yla ilgili araştırma önerisiyle ilgili Meclis'te dikkat çekici bir konuşma yaptı. Özkes, "Gezi Parkı eylemleri kula kulluğa karşı duruştur. Kul hakkı yetim hakkı yiyenlere karşı bir direniştir" dedi ve şöyle devam etti: "Orada camiden başka seçenek yoktu ki camiye girmesinler. Camiye sığınmaktan başka çaresi olmayanlara, canlarını kurtarmak için camiye sığınanlara 'camiye niye geldiniz' dercesine tavır almak için,  Allah korkusu ve insan sevgisi olmaması gerekir. Adana’da Amerikan askerlerinin camiyi tahrip edip Kur’an’ı parçalamasına gıkı çıkmayanlar, camiye sığınan temiz vatan evladına kin kusuyor. Başbakanın sağ salim evlerine dönmeleri için dua ettiği Amerikan askerleri Irak’ta camileri tahrip ederken, yakıp, yıkarken ayakkabılarını mı çıkarttılar? Zemzem suyu mu içtiler?"
yurtgazetesi.com.tr HABER MERKEZİ(CANER TAŞPINAR)

Lice'de 1 uzman çavuş kaçırıldı

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde karakol yapımına karşı başlayan olaylarda 1 kişi öldü, 2'si ağır 9 kişi yaranlandı.

Olaylarının ardından Diyarbakır karayolunu trafiğe kapatan bir grup sivil giyimli Jandarma Özel Harekat Birliği'nde görevli uzman çavuşu alarak kırsal alana götürdü. Arabasıyla birlikte kırsala götürülen uzman çavuştan dün geceden beri haber alınamıyor. Uzman çavuşun bulunması için çalışmaların devam ettiği öğrenildi. Bu arada uzman çavuşun kaçırıldığı bölgede özel birliklerin operasyon başlattığı belirtildi.

odatv.com

Sivas katliamı davasında yeni skandal

Sivas katliamında elde edilen son görüntüler 5 aydır bilirkişiye bile gönderilmemiş.


Sivas katliamına ilişkin son davada olayla ilgili elde edilen son görüntüler 5 aydır bilirkişiye gönderilmemiş.
Sivas katliamına ilişkin son davada aradan 20 yıl geçmesine karşın üç firari sanık yakalanamadı. Sivas katliamına ilişkin yeni görüntüleri içeren CD de 5 aydır bilirkişi incelemesine gönderilmedi.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre; 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde 33’ü aydın olmak üzere 35 kişinin katledilmesinin 20. yılına sayılı günler kalırken buna ilişkin süren son davada da zamanaşımı tehlikesi ortaya çıktı.
Davanın görüldüğü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, firari sanıklardan Murat Karataş’ın iadesiyle ilgili Adalet Bakanlığı’na gönderdiği yazıda, zamanaşımının 26 Aralık 2014’te dolacağını bildirdi.
Öte yandan TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu, şubatta olaya ilişkin yeni görüntüleri içeren CD’yi mahkemeye göndermişti. Mahkeme, aradan 5 ay geçmesine karşın görüntüleri bilirkişi incelemesi için Emniyet’e göndermedi. Katliama ilişkin süren son davanın görülmesine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Dava öncesinde mahkemenin bazı yazışmalar yaptığı açığa çıktı.
Buna göre, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, firari sanıklardan Murat Karataş’ın iadesine ilişkin Ankara Başsavcılığı’na bir yazı gönderdi. Yazıda, Belçika yasalarına göre Murat Karataş’a yönelik suçlamanın zamanaşımı süresinin 1 Temmuz 2008’de dolduğu anımsatılarak 2 Temmuz 1993 ile 1 Temmuz 2008 arasında adli makamlarca zamanaşımını kesen yeni bir karar, ev araması gibi unsurların olup olmadığı mahkemeden soruldu.
Mahkeme zamanaşımını kesen yeni bir işlem yapılmadığını ifade ederken zamanaşımının 26 Aralık 2014’te dolacağını bildirdi. Mahkeme Başkanı Dündar Örsdemir dünkü duruşmada davanın firari sanıkları Murat Songur, Eren Ceylan ve Murat Karataş’ın henüz yakalanamadığını bildirdi.
Söz alan avukat Şenal Sarıhan, Interpol’e iade ile ilgili gönderilecek dosyaya iddianamelerin ve mahkeme kararlarının eklenmesinin daha sağlıklı sonuç vereceğini söyledi. Sanıkların sadece ailelerinin oturduğu evlerde arandığını söyleyen Sarıhan, “Aramalar tüm Türkiye’de yapılmalı” dedi.
sozcu.com.tr

Çelik, Lice’deki suçluyu buldu

AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, Diyarbakır Lice ilçesine bağlı Kayacık köyündeki karakol yapımı esnasında yaşanan olaylara ilişkin açıklama yaptı.

Twitter’dan Lice’deki olaylarda hedefin Çözüm Süreci olduğunu söyleyen Çelik, #DirenÇözüm hastagini açtı.
Diyarbakır’da yeni karakol inşaatının olmadığını eski karakolların yenilenme çalışmalarının yapıldığını belirten Hüseyin Çelik, halkın PKK tarafından zorlandığını ifade etti.
ÖRGÜT KARAKOL BASMAYA ZORLADI
Çelik çadırların yakıldığını karakola saldırıldığını belirterek “Şimdi,yaralılar arasında akrabaları bulunan Lice’li bir vatandaş aradı. Örgüt üyesi bir grup,vatandaşı karakol basmaya zorlamış. Lice’li vatandaşa göre, eylem önce protesto olarak başlamış ,sonra iş şantiye bina ve çadırlarını yakıp yıkmaya dönüşmüş. Şantiyenin çadırları ve diğer yapıları yakıldıktan sonra eski karakolun içine girilmeye çalışılmış” dedi.
ERGENEKON UZANTILARI LİCE’DEKİ OYUNA DESTEK VERİYOR
Çelik twitter’da Lice halkı üzerinden protesto düzenleyenlere dikkat çekerek “Çözüm Süreci, savaş baronlarının, bu ülkenin çocuklarının kanı üzerinden amaçlarını gerçekleştirmek isteyenlerin fena halde canını sıkıyor. Ergenekon uzantıları, ulusalcı ırkçılar Lice’den Büyük Oyuna destek çıkarmaya çalışıyorlar.” dedi.
YENİ KARAKOL YOK
“Bugün Lice’deki üzüntü verici olayda hayatını kaybeden eylemciye rahmet, yaralılara şifa diliyorum” diyen Çelik Diyarbakır’da yeni karakol yapımı olmadığını eski karakolların yenilendiğini belirtti.
LİCE İÇİN YALAN TİMLERİ İŞBAŞI YAPTI
Çelik, Lice’deki olaylar üzerine sosyal medyada bazı grupların harekete geçtiğini vurgulayarak, “Süreç başlarken kontrolsüz grupların bu süreci zehirleyebileceğini ısrarla belirterek herkesi duyarlılığa davet ettik. Lice’deki olaydan sonra Sosyal Medyadaki malum yalan, iftira ve abartı timleri hemen işbaşı yaptı.” dedi.
KÜRT KARDEŞ BİLHASSA SEN DİKKAT!
Çelik Kürt vatandaşları uyararak “Kürt kardeş lütfen bilhassa sen dikkat et! Büyük Oyun’cular Gezi Parkı’nın Kürt Versiyonunu devreye sokmak istiyorlar.” dedi
KIŞANAK VE DEMİRTAŞ’A ÇAĞRI
BDP, teşkilatını sokağa dökerse Çözüm Süreci’ne zarar verir.Sayın Kışanak’ın ve Sayın Demirtaş’ın sağduyu çağrısı yapması lazım.
sozcu.com.tr

28 Haziran 2013 Cuma

Polis şiddetine Erdoğan primi

Başbakan Tayyip Erdoğan 'Polisimiz destan yazdı. Biber gazı kullanmakta haklıydı' açıklamalarının ardından, Gezi direnişinde orantısız güç kullanan polisler, İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü tarafından ödüllendirildi. Ancak polisler tepkili? Neden mi?

Taksim Gezi Parkı olaylarında yaşanan polis şiddeti İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü tarafından 'mükafatlandırıldı'. İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü, çalışanlarına 24 maaş taltif (aylık artırma) verildi. Verilen ödülün taban maaş üzerinden hesaplandığını belirten polisler, bu rakamın" 5 yıllık memur için 45 TL yani toplamda bin 80 lira, 15 yıllık memur için 200 lira 4 bin 800 lira, rütbelilerde ise bu miktar daha yüksek" olduğunu belirttiler. Ayrıca polisler, yetkililerin kamuoyunu kandırmaya çalıştığının altını çizerken, "Bizlerin ağzına bal çalarak insanları kandıramayacaksınız" dedi.

ALIN BU PARA SİZİN OLSUN!

Şikayetlerini dinlediğimiz polis memurları, "Bu parayı size verelim de 10 gün kapı önünde nöbet tutun. Polisle dalga mı geçiyorsunuz. 20 maaş ikramiyesi diyerek kamuoyunu yanıltmayın" ifadesini kullandı. 25 gün aralıksız çalışarak kaldırımlarda yatmanın karşılığının bu mu olduğunu hükümete soran polisler "Eğer karşılığı bu ise alın bu para sizin olsun. Sadaka niyetine belalarımızı def eder. Sizin gibi belaların def olmasına vesile olur. " ifadesini kullandı.

ERDOĞAN HEP ÖVDÜ

Hatırlanacağı üzere yaşanan polis şiddeti ülke içinde olduğu kadar uluslararası ölçekte de yoğun tepkiyle karşılanmış, birçok kurum ve kuruluş AKP'yi polisler üzerinden sürdürdükleri şiddeti durdurma ve kimyasal bileşenler içeren gaz bombası kullanımına son verme çağrısında bulunmuştu. Başbakan Erdoğan ise kendi iktidarının bir uzantısıymış gibi dillendirdiği polisleri her fırsatta övmüş ve uyguladıkları şiddeti meşru olarak ifade etmişti. Ethem Sarısülük'ü vuran polis olarak ismi daha önce açıklanan ve tutuklanması beklenen A.Ş de yine adeta mükafatlandırılırcasına serbest bırakılmıştı.
yurtgazetesi.com.tr BARIŞ ORUÇ/ HABER MERKEZİ

Ertuğrul Günay’dan cami mesajı!

Bakanlar o camide cuma namazı kıldı, AKP'li Ertuğrul Günay tweet attı. Günay bu kez de yandaşlara patladı.


Kültür ve Turizm Eski Bakanı, İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’ne sığınan eylemcilerin içki içtiği iddialarıyla ilgili twitter hesabından açıklama yaptı.
Günay, “Can havliyle camiye sığınmış insanların tavrı bu kadar karalama konusu yapılmaz! Bu tezvirat camiye saygı değil, nifaktır; ayıp ve günahtır!. Kiliseye sığınmış Filistinleri İsrail askerine teslim etmeyenler kadar insanlığımız, Allah korkumuz kalmamışsa vah! Bu cami tartışmasını uzatmak milletin arasına ‘nifak’ sokmak değilse, nedir? Geçmişte bu tür yalanlardan Çorum’da / Maraş’ta nice can yanmadı mı?” dedi.
sozcu.com.tr

Lice’de olaylar çıktı

BDP'li Tuğluk: Lice'de çıkan olaylarda 1 kişi hayatını kaybetti, 6 kişi ise yaralandı.

Diyarbakır’ın Lice İlçesi Kayacık Köyü’nde jandarma karakoluna yapımı süren ek inşaatı engellemek isteyen grupla güvenlik güçleri arasında molotof kokteylli, biber gazlı çıkan çatışmanın ardından Diyarbakır’da bulunan BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak ile Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, partililerle birlikte Lice’ye gitti.
Milletvekili Tuğluk, olayın karakol binasına yeni yapılan ek binaları protesto amaçlı bir gösteri yapılması ve buna askerlerin müdahale etmesiyle çıktığını söyledi. Tuğluk, “Askerlerin ateş açması sonucu 1 kişi yaşamını yitirmiş, 6 kişi ise kurşunlarla yaralanmış. Biz olay yerine gidiyoruz. Daha sağlıklı bilgileri olay yerinden almaya çalışacağız” dedi.
VALİ KIRAÇ: TEYİT ETTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ
Diyarbakır Valisi Cahit Kıraç,Lice’deki olaylarla ilgili bilgi verirken, Kayacak Jandarma Karakolu’nun yerine yenisinin yapıldığını 200 kişilik bir grubun bunu protesto etmek için inşaat alanına yürüdüğünü söyledi. Protestocular içindeki 50- 60 kişilik bir grubun molotof kokteylleri ve patlayıcılar ile inşaata saldırdığını ve işçilerin çadırların yaktığını belirten Vali Kıraç, “Bu sırada asker uyarı ateşi açıyor ve arbede yaşanıyor. Daha sonra 1 kişinin yaşamını yitirdiği, 2′si ağır 6 kişinin yaralandığı yönünde bilgiler var. Bunları teyit edilmiş bilgiler değil, bunu araştırıyoruz” dedi.
REUTERS: “1 ÖLÜ, 7 YARALI VAR”
Reuters’a konuşan güvenlik kaynakları, Lice’deki olaylarda güvenlik güçlerinin protestocular üzerine ateş açması sonucu bir kişinin öldüğünü, yedi kişinin de yaralandığını söyledi.
GAZETECİ POLAT’TAN AÇIKLAMA
Liceli gazeteci Veysi Polat, çıkan olayda hayatını kaybeden yakını bulunduğunu, bir yakının da yaralandığını açıkladı. Polat şunları söyledi:
“Lice’ye bağlı Kayacık Köyü’ndeki karakolun hemen yanına daha donanımlı bir karakol inşaasına başlamışlardı. 200 kadar köylü protesto gösterisi yapıyor. BDP ilçe başkanı da aralarında.
Grup basın açıklaması yaptıktan sonra dağıldığı sırada bir grup genç, işçilerin kaldığı çadırı taşlıyorlar. O sırada molotofkokteyli de atılıyor. O sırada orada bulunan çadırlarda tiner ve boya alev alıp parlıyor. O patlamanın etkisi ile birlikte askerler tetiğe basıyor. Kurşun isabet edenler de var, ezilenler de var.
Hayatını kaybeden Medeni Yıldırım’ın, göğsüne mermi isabet ediyor. Kendisi amcamın oğludur. Yeğenim Ronida Pervane ise sırtından yaralı. O’na da kurşun isabet etmiş.”
sozcu.com.tr

Askerler açlık grevine başlıyor

Hasdal'da tutuklu bulunan muvazzaf askerler, açlık grevine başlıyor.


Hasdal Özel Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan muvazzaf askerler, açlık grevine başlıyor.
Toplam 36 subayın katılımı ile 29 Haziran-1 Temmuz 2013 tarihlerinde açlık grevi yapılacağı duyruldu.
Askerler üç gün sürecek açlık greviyle Balyoz davasında karşı karşıya geldikleri hukuksuzlukları protesto edecekler.
Askerlerin konuyla ilgili yaptığı açıklama şöyle:
“Asrın iftirası olan Balyoz tertibinde, özel yetkili mahkemece hukuken kabul edilemeyecek, hiçbir maddi delil olmaksızın, sadece uydurulmuş, imzasız bilgisayar yazıları ile 20 yıla kadar varan açık hapis cezalarına çarptırıldık.
Mahkemenin vicdanları yaralayan bu kararından sonra, hiçbir Türk vatandaşının hukuki güvencesinin kalmadığını, her vesile ile anlatmaya gayret sarf ettik.  Çünkü her yurttaşımızın, günün birinde böylesine ağır bir hukuksuzluk ile karşılaşabileceğini düşündük.
Şimdi de üzülerek ifade ediyoruz ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da bu haksız, hukuksuz ve adaletsiz yerel mahkeme kararını teyit etmekle kalmayıp, daha da ileri götüren bir tebliğname yayımlamıştır.
Türkiye’de hukuk ve adaletin bitme noktasına geldiğini, yüce Türk Milleti’ne göstermek ve bu konuda aziz milletimizin dikkatini çekmek maksadıyla toplam 36 Türk subayının katılımı ile 29-30 Haziran ve 01 Temmuz 2013 tarihlerinde 3 günlük açlık grevi yapacağız.
Kişisel hiçbir beklentimiz ve talebimiz yoktur.
Aziz milletimize saygıyla duyrulur
Hasdal’ın Esir Subayları”
sozcu.com.tr

Yarın Taksim’de ‘savaş’ var!

29 Haziran Cumartesi günü saat 18.00'da Taksim Meydanı'nda ıslanabilirsiniz... Ama bu kez TOMA'yla değil, su tabancasıyla...


Taksim’de 3 çadırla başlayan Gezi Parkı nöbeti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir direniş eylemine dönüştü.
Taksim Gezi Parkı yerine hukuksuz bir şekilde Topçu Kışlası adı altında AVM yapılarak rant elde edilmesine karşı çıkan bir grup gencin başlattığı barışçıl nöbet eylemine polisin sert müdahalesi ardından geçen 1 ay içinde birçok barışçıl eylem gerçekleşti.
Hükümetin biber gazlı, plastik mermili, TOMA’lı sert müdahalelerine sürekli barışçıl eylemler ile karşılık verildi. Her akşam saat 21.00′da tencere tava orkestrası sokaklara çıktı, Taksim Meydanı’nın ortasında günlerce piyano resitali düzenlendi, tüm dünyada ses getiren duran adam eylemi ve son günlerde yandaş medyayı eleştirmek için üç maymun eylemi en çok hatırlananlar oldu.
SIRADA SU SAVAŞI VAR
Gezi Parkı direnişçileri yeni bir barışçıl eyleme daha hazırlanıyor.
Binlerce kişinin yarın saat 18.00′da Taksim Meydanı’nda su tabancalarıyla su savaşı yapacağı sosyal medyadan duyuruldu.
“TOMA suyu yoksa o zaman bizim suyumuz var” sloganıyla 1. Geleneksel Water War Şenliği’ni düzenleyen gençler, içinde “şenlik” kelimesi geçen hiçbir şeyin başkaldırı olamayacağını vurgulayarak su savaşına bazı kriterler getiriyorlar.
500 ml su limiti ve 10-15 dakikalık bir etkinlik gerçekleşeceği belirtilirken bunun amacının da su israfından kaçınabilmek olduğu söyleniyor..
Mustafa SAYGILAR / Sozcu.com.tr

Taksim Dayanışmasın'ın sözcülüğünü yapan TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman Gaziantep'e adeta 'sürgün' edildi.

Erdoğan’a toplantıda tavır koymanın cezası ‘sürgün’ oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Koruma Bölge Kurulu’nda uzman olarak çalışan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman geçici olarak bir ay süreyle Gaziantep’te görevlendirildi.
Tayfun Kahraman’a, çalıştığı kurumun yönetiminden gelen yazıda, “göreviyle bağdaşmayan etkinliklerde” bulunduğu gerekçesi ile Gaziantep Koruma Kurulu’nda görevlendirildiği belirtildi.
Kahraman Twitter mesajıyla bu gelişmeyi doğruladı.
Kahraman, Taksim Dayanışması’nın Başbakan Erdoğan’la yaptığı toplantının ardından, Dayanışma adına açıklama yapmıştı. Bu konuşmaya, AKP’nin Gezi Direnişi ile ilgili hazırladığı “Büyük Oyun” isimli propaganda filminde yer verilmişti.
sozcu.com.tr

27 Haziran 2013 Perşembe

İnsan ecdadına bunu yapar mı

Gezi Parkı olaylarının çıkışı Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’un göbeğindeki yeşil alana ağaçları keserek Topçu Kışlası’nı yapmak istemesiyle çıkmıştı.

Erdoğan protestolara önce “ne yaparsanız yapın yıkacağız”diyerek cevap verdi. Sonra halk oylaması yapılacağını söyledi. Gezi Parkı’nı yıkmaktan vazgeçmeyen Başbakan’ın projesi AVM ve otel yapmak. Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etmenin tarihi korumakla yakından ilişkisi olmadığı ise tarihçilerin ortak fikri.
Diğer taraftan ise İstanbul’un bir tarihi mekanı daha AVM ve otel kurbanı olmak üzere… Sürekli Osmanlı üzerinden söylemler üreten ve“ecdadımıza sahip çıkıyoruz” diyen AKP’li yöneticiler, son olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Haliç Tersaneleri’ni yıkıyor.
Kasımpaşa’dan Hasköy yönüne doğru Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersanelerini kapsayan bölüm, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında kurulan Tersane-i Amire günümüzde Haliç Tersaneleri adıyla anılmakta.
Peki AKP tüm bunları neden yapıyor:
AVM ve lüks oteller için.
DÜNYANIN EN ESKİ TERSANESİ
2 Temmuz’da ihalesi yapılacak proje kapsamında Tersanelerin bulunduğu yere lüks oteller, AVM, sinema ve kongre merkezleri, restoranlar yapılacak. Aynalıkavak Kasrı, Taşkızak Tersanesi ve Divanhane binasının olduğunu bölgeye İstanbul Haliç Yat Limanı ve Kompleksi projesi adı altında Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle 49 yıllığına ihale edilecek.
Haliç tersanesi, Venedik tersaneleriyle birlikte dünyanın en eski denizcilik teknolojisinin yaşatıldığı yer. AKP bu tarihi mekanı yıkarak lüks bir turizm kompleksi yapacak.
Ne diyelim.
AKP’nin AVM çılgınlığı ne tarih tanıyor ne de ecdad.
Odatv.com

Güle güle Atatürk

İstanbul Üniversitesi Senatosu, mezun olan öğrencilerin yemin metnindeki "Atatürk ilke ve devrimleri" cümlesini çıkardı.

Kara birçok sitede tartışılırken Risalehaber sitesi olayı "Eğitim alanında özgürlükçü bir adım" diye duyurdu.

Haber göre, "İstanbul Üniversitesi Senatosu mezun olan İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin yemin törenlerine dair yönergeden, aldığı bir karar ile 'Türkiye Cumhuriyeti yasaları' ve 'Atatürk devrim ve inkılapları' cümlelerini çıkarttı."
Konu ile ilgili soruları twitter üzerinden cevaplayan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, "Ölmüş devlet büyüklerini putlaştıranlara hep üzülerek baktım" dedi.
Bilindiği gibi 1930'larda Üniversite reformu yapıldığında Atatürk, o dönemde Darul Fünun olarak bilinen İstanbul Üniversitesi'ne gelip incelemelerde bulunmuş ve derslere katılmıştı. 
odatv.com

İŞSİZLİK HESAPLAMASINDA TARTIŞMALARA NOKTA...

Aydınlık, tarihi bir görev yapıyor. Sendikal hareketin perişan halde olduğunu, Türk-İş’in kayıplara karıştığını tespit ediyor ve “Türk-İş nerede” diye tartışma başlatıyor.
Peki, kim bulacak Türk-İş’i?
İşçi sınıfı, topyekûn arayacak işçi sınıfının Türk-İş’ini.
Evet, topyekûn aramayı mecbur kılacak kadar vahimdir durum.
Herkes seferber olmadan, Genel Başkandan işçiye kadar eldeki bütün fenerler yakılmadan, ‘işçinin Türk-İş’i’ bulunamayacak. 
İlle de işçinin feneri. 
Delege, temsilci, baş temsilci ve üye işçinin feneri, şart olmuştur.
Genel merkezlerin, işçinin Türk-İş’ini ortaya çıkarmada yetersiz kaldığı ortadadır. 
İşçi sınıfı neden sürekli kaybediyor? 
Hakları neden sürekli gasp ediliyor? 
Kelimenin gerçek anlamıyla, kanun yoluyla gasp yaşanıyor. 
Türk-İş ise, kayıplarda… Genel Merkezler bunca zaman, işçinin Türk-İş’ini ortaya çıkararak saldırılara direnç göstermesini sağlayamadılar.
İşçi sınıfı ki, toplumun lideri… Ayağa kalktığı zaman bütün milletin desteğini alan. Memurun, esnafın, köylünün, öğrencinin, ev kadınının desteğini alan nadir sınıf...
15-16 Haziranlar, 89 Bahar Eylemleri, Zonguldak yürüyüşü, Tekel direnişi ve daha niceleri. 
İşçi sınıfına destanlar yakıştı hep. 
Destanlar yazan ve yazacak olan sınıftır. 
Oysa bu sınıfın örgütü, bırakalım işçiye ve millete önderlik etmeyi, nakavt olmuş kötü boksör gibi.
Yerlerde sürünüyor boksör.
Hakem, sayıyor, 1, 2, ... 5, … 8 … 
İşçiler haykırıyor, “ayağa kalk!”. 
Millet feryatlarda, “ey Türk-İş, şimdi değilse ne zaman!” 
Nafile. Meğer boksör şike yapmış.
Hükümete karşı, işçi adına ringe çıkan Türk-İş, meğer Hükümetin avucuna düşmüş. 
Bırakalım işçiyi ve milleti, kendini savunmak için bile kaldırmıyor yumruklarını. Yüzü gözü kanlar içinde. Beyin kanamasından gidecek nerdeyse. 
Son öldürücü darbe ise gelmek üzere...
Taşeron cehennemini her yere yaymak, esnek çalışma, kiralık işçi büroları…
Kıdem tazminatını kaldırma çabası…
Şer kuvvetlerin işçi sınıfını etnik ve dini temelde parçalama gayretleri… 
Millet dağılıyor, ülke bölünmek isteniyor.
Atatürk devrimlerinin başına Amerikan çuvalı geçirmek, bölücü Anayasa…
Bakıyorlar, Türk-İş’ten hayır yok. Onur diriliyor, ülkenin parçalanmasına, milletin dağılmasına, Atatürk’ün öldürülmesine karşı, çelikten barikat kuruyorlar.
Türk-İş için, al kanlar içindeki boksör için, tarihi fırsat. 
Türk-İş’i ringde sıkıştırıp, işçinin bütün haklarını elinden alan Hükümet sallanıyor.
Şikeden vazgeçse, yüzünü işçiye dönse, “ayağa kalk ey Türk-İş” diyen milleti duysa, işçi sınıfının kör talihi birden değişecek.
Ama şikeye bir kez başladın mı şike bırakmaz seni.
Ringde nakavt olmak üzere olan Türk-İş, tam tersini yapıyor. 
Hükümet sallanırken bile, milletin, işçinin ve kendisinin yanında yer almıyor.
Ne yapıyor?
TOBB, MÜSİAD, TUSKON, Hak-İş, Memur-Sen ve Bankalar Birliği ile beraber, sallanan Hükümetin imdadına yetişiyor, koltuk değneği uluyor yıkılmasın diye.
Aydınlık Gazetesi şimdi işçiye soruyor:
“Yandaş sendikacılık işçiye sahip çıkabilir mi?”
Bu tartışma tarihi önemdedir. 
“Bizim iç sorunumuz, biz kapalı kapılar ardında kendi sorunumuzu hallederiz” diyene söylenecek şudur:
11 yıllık AKP döneminde, işçi ve onun sendikası ringde yumruk üstüne yumruk yerken, işçiden saklayarak kapalı kapılarda yapılan kulisler, hangi yaraya derman oldu?
İşçi sınıfı bizzat duruma el koymadan, sorunlar topyekûn ve alenen işçi sınıfı tarafından tartışılmadan, Türk-İş’i yeniden işçinin konfederasyonu haline getirmek mümkün değildir.
Tartışmanın, işçi sınıfına ve Türk-İş’e büyük yararlar getireceği açıktır.
Haydi, işçi, temsilci, baş temsilci, delege ve sendika yöneticisi... 
Görüşünü yaz Aydınlık’a, bütün işçi sınıfı ve sendikal hareket okusun.
Aydınlık Gazetesi / 27 Haziran 2013