30 Nisan 2013 Salı

Reyhanlı'da kimyasal alarmı!

Suriye'nin İdbip Kenti Saraakip Kasabası'nda Suriye Ordusu'nun kimyasal silah kullandığı iddiası üzerine Reyhanlı Devlet Hastanesi alarma geçti.


İç savaşta yaralanan 2 Suriyeli, Cilvegözü Sınır Kapısı'ndan ambulanslarla Reyhanlı Devlet Hastanesi'ne getirildi. Kimyasal silah kullanıldığı iddiası üzerine, Reyhanlı Devlet Hastanesi acil servisine hasta kabul edilmezken, hastane personeli maske ve eldiven taktı. Güvenlik görevlileri hastane etrafına kimseyi yaklaştırmadı.

Bu arada Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi de (UMKE) Reyhanlı Devlet Hastanesi'ne konuşlandı. Reyhanlı Devlet Hastanesi'ne getirilen 2 yaralıdan biri hayatını kaybetti. Ölen yaralının hamile olduğu ve ağzından kanlı köpük geldiği iddia edildi.
Ayrıca, geçtiğimiz günlerde Hatay Devlet Hastanesi'nde tedavi edilen 5 Suriyeli çocuğun yaralandığı saldırıda kimyasal silah kullanıldığı şüphesiyle, yaralı çocuklar çeşitli illerdeki hastanelere gönderilmişti. 
yurtgazetesi.com.tr

Okul sütü yine zehirledi!


Aydın'ın İncirliova ilçesinde okul sütü içtikten sonra rahatsızlanan 28 öğrenci hastaneye kaldırıldı.

Aydın'ın İncirliova ilçesindeki Hürmüz Ayaydın İlköğretim Okulu'nda, okul sütü içtikten sonra rahatsızlanan 28 öğrenci, ambulanslarla Aydın Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne kaldırıldı.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Eker öğrencilerin sağlık durumlarının ciddi olmadığını söyledi.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü 'Okul Sütü Akıl Küpü' projesi kapsamında İncirliova İlçesi'ndeki Hürmüz Ayayadın İlkokulu'nda öğrencilere bugün de süt dağıtıldı.

Saat 11.30 sıralarında okul sütünü içtikten sonra öğrencilerde karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi şikayetler başladı. Okul yönetimi öğrencilerin rahatsızlanması üzerine sağlık ekiplerine haber verdi.

Çocuklarının rahatsızlandığını öğrenen aileler okula akın etti. Sağlık ekipleri tarafından ilk müdahaleleri yapılan 28 öğrenci ambulanslarla Aydın Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne kaldırıldı. Bazı öğrenciler gözyaşlarını tutamazken, veliler çocukları sakinleştirmeye çalıştı.

"1'İNDE ZEHİRLENME BELİRTİSİ, 27'Sİ PSİKOLOJİK" İDDİASI

Acil servise getirilen öğrencilere, ilk kontrollerinin ardından serum takıldı. Öğrenciler serum tedavisinin ardından gözlem altına alındı. Aydın Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreteri Mehmet Özkan hastaneye gelerek, acil servise getirilen öğrencilerin sağlık durumları hakkında doktorlardan bilgi aldı.

Özkan, zehirlenme teşhisiyle hastanede gözlem altına alınan 28 öğrenciden birinde zehirlenmeye bağlı ishal tespit edildiğini, diğer öğrencilerde zehirlenme bulgusuna rastlanmadığını ve psikolojik olarak çocukların etkilendiklerini ileri sürdü.

AİLELER TEPKİLİ

Çocuklarını hastaneye kaldırıldığını öğrenen bazı aileler de hastaneye koştu.

Sütten zehirlendiği ileri sürülen öğrencilerden N.G.'nin babası Ferit G., okul sütü istemediklerine dair dilekçe vermelerine rağmen çocuklarına süt verildiğini iddia edip, "Kızımın süte alerjisi yok. Ancak okul sütüne ilişkin yapılan ankette okul sütü istemediğimizi belirmiştik. Buna rağmen kızıma süt içirilmiş. Kızım o sütten zehirlenerek ishal oldu" dedi.

OKULDA İNCELEME

İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Eker, Tarım İl Müdürlüğü ve Toplum Sağlığı yetkilileriyle okulda dağıtılan sütlerle ilgili okulda inceleme yaptı.

Sütlerin geçen hafta okula geldiğini ve kapalı alanda muhafaza edilen sütlerin son kullanma tarihine 3 ay süre olduğunu ifade eden Eker, "Sütten kaynaklı bir zehirlenme olduğunu düşünmüyoruz. Bununla ilgili incelemeler yapıldı ve analiz için numuneler alındı. Öğrencilerden birkaçında mide bulantısı olunca diğer öğrenciler de psikolojik olarak etkilenmiş. Her ihtimali göz önüne alarak öğrenciler hastaneye kaldırıldı. Öğrencilerin korkulacak bir sağlık durumları yok" diye konuştu.

Geçen hafta okula dağıtılan 167 paket okul sütünün incelemeye alındığı belirtildi. Konuyla ilgili olarak Aydın Cumhuriyet Savcılığı da soruşturma başlattı.
yurtgazetesi.com.tr

İstanbul'un suç haritası!


YTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü İstanbul'un tüm ilçelerinde yürüttüğü bir senelik çalışmanın sonucunda, suç oranlarına göre İstanbul'un korku haritasını çıkarttı.

Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü, Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşenur Ökten, Prof. Dr. Ali Hakan Büyüklü, Prof. Dr. Fatmagül Kılıç, Prof. Dr. Betül Şengezer, Doç. Dr. Dicle Cengiz ile Araştırma Görevlisi Ömer Bilen öncülüğünde yapılan araştırmayla, İstanbul'un korku haritasını çıkarttı.

İstanbul'da, Kentsel Mekânda, Yaşam Kalitesi İle Suç Türlerinin Dağılımı Arasındaki İlişkinin İstatistiksel Analizi adlı proje, Arş. Gör. Ömer Bilen, Prof. Dr. Ayşenur Ökten ve Prof. Dr. Ali Hakan Büyüklü tarafından yönetilen doktora tez çalışması kapsamında gerçekleştirildi. Proje, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından da desteklendi.

İstanbul genelini yansıtacak şekilde 1837 kişi ile yapılan anket önemli veriler ortaya çıkardı.
Uygulanan ankette, suç korkusunu ölçmek üzere bireylere; (a) evleri için duydukları endişe; (b) sevdikleri yakınları için duydukları endişe; (c) mahalleleri dışında duydukları endişe ile ilgili sorular yöneltildi. Ayrıca suç korkusu ile ilgili, genel olarak, bir endişe kaynağı olup olmadığı ya da ne düzeyde endişe yarattığı da soruldu.

Evden uzak olduğunuzda, evinizin güvenliğinden ne kadar endişe ediyorsunuz?
Sevdiklerinizin bir suçtan ya da bir suçludan zarar görmesinden ne kadar endişe ediyorsunuz?
Mahallenizin dışındayken birisinin saldırısına uğramaktan ne kadar sıklıkla endişe ediyorsunuz? Suç ya da suç korkusu sizin için ne kadar önemli bir endişe kaynağıdır?

Sorularına verilen cevaplara göre şu sonuçlar elde edildi:


Örneğin, suç korkusunun ne denli büyük bir endişe kaynağı olduğu ölçüldüğünde, 5 üzerinden 3,42 (yüksek) olan İstanbul ortalamasına karşılık bu korkunun ilçeden ilçeye 2,94 (Bakırköy) ile 3,57 (Küçükçekmece) arasında değiştiği ortaya çıkmaktadır.

Evin güvenliği için duyulan endişe anlamında suç korkusu İstanbul'un bütünü için ortalama (5 üzerinden) 3,11 olarak ölçülmüştür. Bu değer orta dereceli bir endişenin göstergesidir. Bu korkunun en az olduğu ilçelerde (Bakırköy, Kadıköy, Adalar, Maltepe ve Kartal) suç korkusu 2,79 ile 2,97 arasında değişmektedir. Öte yandan evin güvenliğinden duyulan endişenin en yüksek olduğu ilçelerde (Küçükçekmece, Çatalca, Bağcılar, Arnavutköy ve Pendik) ise bu korkunun düzeyi 3,29 ile 3,25 arasındadır.

İstanbulluların, sevdiklerinin bir suçtan ya da suçludan zarar görmesinden duydukları endişenin ortalama düzeyi 3,66'dır. Bu değer yüksek derecede bir endişenin varlığının göstermektedir. Ancak bu korku Adalar ilçesinde 3,24'e kadar inmekte, Üsküdar'da ise 3,84'e kadar çıkmaktadır.


İstanbulluların mahallelerinin dışında birisinin saldırsına uğramaktan ne denli büyük bir endişe duyudukları ölçüldüğünde, 5 üzerinden 2,80 olan orta dereceli bir endişeyi gösteren İstanbul ortalamasına karşılık bu korkunun ilçeden ilçeye 2,54 (Bakırköy) ile 2,86 (Beyoğlu) arasında değiştiği ortaya çıkmaktadır.

ARAŞTIRMANIN SONUCUNDAN ÇIKAN BİLGİLER

Suç korkusunun 4 değişken ile ölçüldüğü bu araştırmada bu dört değişkenin ilçeler arasında nasıl farklılaştığının incelenmesi sonucunda;

Genellikle sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ilçelerde suç korkusunun da düşük olduğu
Suç korkusunun düşük olduğu ilçelerin genel olarak planlı olarak gelişen ilçeler ya da toplu konut alanlarının yoğun olduğu ilçeler oldukları, tespit edilmiştir.

Ne var ki, Beyoğlu ve Üsküdar gibi planlı merkez ilçelerin suç korkusunun yüksek olduğu ilçeler arasında yer alması da dikkat çekmektedir.

Bu araştırmada İstanbul'da yaşayanlardan, oturdukları mahallede işlenen suçların olası nedenlerini belirtmeleri istendiğinde en çok (%35,3) geçim sıkıntısı belirtilmiştir.
Sosyal adalet eksikliği (%3,3) de geçim sıkıntısıyla birleştirilirse, yoksulluk ve yoksunluğun (%38,6) birinci sıradaki neden olduğu söylenebilir.

Eğitimsizlik (%28,6) ikinci sırada gelmektedir. Üçüncü sırada işsizlik (%26,8), dördüncü sıradaysa, işsizlik ve eğitimsizlikle de ilişkilendirilebilecek bir yanıt verilmiş, başıboş gezen gruplar (%12,6) belirtilmiştir. Gençlere iş ya da kültürel alan yaratılmaması (%1.7) da bu yanıtlara eklenebilir.

Özetle, deneklerin önemli bir bölümünün [%69,7] günün koşullarına uygun eğitim, beceri ve istihdam olanaklarına erişimin zorluğunu suçun başta gelen nedenleri arasında gördüklerini söyleyebiliriz. Bununla beraber gençlerin de bu olanaklara sahip olamaması ve ailelerin gençlere karşı ilgisiz davranmaları da gençlik suçlarında da bir artışa neden olacaktır. Ayrıca bozuk aile ilişkileri (%2,4), madde bağımlılığı (%2,8), insani değerlerin azalması (%2,6) gibi çeşitli toplumsal dinamiklere bağlanabilecek sorunlar da suçun nedenleri arasında anılmıştır.

Suç korkusuyla birlikte suç olasılığına karşı alınan önlemler konusunda verilen yanıtlar kentteki toplumsal yaşamın canlılığı açısından önemli ipuçları vermektedir: İstanbul'da suç korkusunun pek yüksek olmamasına bağlı olarak deneklerin %21'i suça maruz kalmamak için herhangi bir özel önlem almamaktadır. % 7,8 güvenlik kamerası, alarm, koruyucu gereçler vb. güvenlik teknolojisiyle, %1,2 sigorta yaptırarak suçtan korunmak üzere aktif bir tavır almaktadır. Ancak sigorta yapma ve güvenlik kamerası alma oranı oldukça düşüktür. Öte yandan, deneklerin beşte birinden çoğu (%22) geç saatte dışarı çıkmamak, evden pek çıkmamak, güvenli ve kalabalık ortamlarda bulunmaya dikkat ederek pasif bir savunma tavrı içine girmekte, kentteki hareketliliğini konut çevresiyle ve kentin belirli alanlarıyla sınırlandırmaktadır.

ANKET YÖNTEMİ VE ÖRNEKLEM

İstanbul'un kentsel nüfusunun yaşadığı bölgelerde yapılan araştırma örneklemi İstanbul'un kentsel alanlarının tamamını kapsayacak şekilde Tabakalı İki Aşamalı Küme Örneklemesi tekniğiyle seçildi.

İstanbul Metropoliten Alanı'nı yansıtacak şekilde belirlenmiş örneklemde 1837 kişi ile anket yapıldı.

Bu örneklemin, anakitleyi oluşturan 3.950.168 hane hakkında %95 güven düzeyinde (+/-) %2.29 hata payı ile tahminler yapılmasına olanak verdiği ifade edildi.
yurtgazetesi.com.tr

Şam İçişleri Bakanlığı yakınında patlama


Şam'da İçişleri Bakanlığı yakınlarından patlama oldu. Çok sayıda yaralı olduğu belirtiliyor.

Başkent Şam'daki gerçekleşen saldırıda 13 kişinin yaşamını yitirdiği ve 70'in üzerinde yaralı olduğu bildirildi.

Suriye devlet televizyonu, patlamanın Merce semtinde gerçekleştiği ifade edildi. Bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda ilk bilgilere göre 13 kişi yaşamını yitirdi, 70'in üzerinde yaralı olduğu ifade edildi.

Suriye resmi haber ajansı ise "Başkent Şam’ın ticaret ve tarih merkezi sayılan, yaya ve trafiğin yoğun olduğu Merce Semtinde bugün bombalı terör eylemi meydana geldi" dedi.

Ajans, başkent Şam'ın Merce bölgesindeki İçişleri Bakanlığı binası ve Şam Tower Alışveriş Merkezi yakınlarında meydana gelen patlamada, 13 kişinin hayatını kaybettiğini, 70'in üzerinde kişinin ise yaralandığı bildirdi.

Şam'ın Mezze bölgesindeki İbn Rüşd Parkı yakınlarında dün meydana gelen patlamada, 7 kişi hayatını kaybetmiş, saldırıdan Başbakan Vail el-Halki yara almadan kurtulmuştu.
yurtgazetesi.com.tr

Rus yolcu uçağına Suriye'de füzeli saldırı

Suriye hava sahasında Rus yolcu uçağına füze atıldı. 159 yolculu uçak, keskin bir manevrayla güzergah değiştirdi. Olayda yaralanan olmadı. Rus yetkililer saldırıyı doğruladı.


Beşşar Esad rejimine verdiği destekle bilinen Rusya'ya ait bir yolcu uçağına Suriye'de füzeli saldırı düzenlendi.

Nordwind Havayolları'na ait bir yolcu uçağı, sabah saatlerinde Mısır'ın Şarm El Şeyh kentinden Rusya'nın batısındaki Kazan kentine doğru ilerliyordu.

Rus İnterfax haber ajansına göre, Suriye üzerinden geçerken uçağa doğru 2 füze ateşlendi. Füzeler uçağın çok yakınında patladı ancak yolcu uçağına isabet etmedi.

Uçağın pilotu keskin bir manevrayla güzergah değiştirdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı'na göre, uçak 159 yolcusuyla sağ salim ve zamanında gideceği yere vardı.

Ulaştırma Bakanlığı’nın web sitesinde yer alan bilgilere göre ise “Mısır’ın Sharm El Şeyh tatil kentinden havalanan ve Suriye semalarında ateş açılan Rus uçağı başarılı bir şekilde Kazan’a indi”

Yapılan açıklamaya göre, A-320 uçağı NordWind havayolu şirketine ait olurken, uçak mürettabatı Suriye toprakları üzerinden uçarken uçağın güvenliğini tehdit edici savaş çatışma belirtilerini farketti. Meydana gelen olaya rağmen uçak normal saatinde havaalanına indi, uçağın içerisinde bulunan hiç kimse ve uçak zarar görmedi.
yurtgazetesi.com.tr

“Amerika’nın işi Suriye ile değil Çin’le”


Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddiaları ve ABD’nin nasıl bir yol izleyeceği de İngiliz gazetelerinin bugün sayfalarına taşıdığı konular arasında.

Financial Times gazetesi yazarlarından Gideon Richman imzalı bir yorum haberde, ABD Başkanı Barack Obama’nın Ortadoğu stratejisi irdeleniyor.

Yazar, Obama’nın ‘kendi hükmü dışında’ Suriye’deki çatışmaya sürüklendiğini yazıyor.

Suriye’de kimyasal silah kullanıldığının kanıtlanması durumunda doğrudan askeri müdahale ihtimalinin doğacağı yorumunu yapan yazar, Beyaz Saray’ın meseleye temkinli yaklaştığını belirtiyor.

Financial Times’taki makalede, Amerika’nın Suriye’deki çatışmaya doğrudan müdahale etmesinin Obama’nın ilk döneminde oluşturduğu ‘büyük stratejisine’ ters düşeceği yorumu yapılıyor.

Bu stratejiye göre Obama’nın öncelikleri şöyle sıralanıyor:

“İlki, Ortadoğu’da yeni bir savaştan kaçınmak. İkincisi Asya’ya yönelmek. Amerikan gücünü, Ortadoğu’nun kanlı sularındaki kaynakları çarçur etmek yerine, dünyanın en dinamik bölgesi ile ilişkilere yoğunlaştırmak ve son olarak, Amerika’nın ülke içi ekonomisi ve sosyal reformlarıyla ülkenin küresel gücünü arttırmak. Obama’nın deyişiyle “ulus inşa etmek.”

Financial Times yazarı, Ortadoğu’da artan baskılar nedeniyle Obama’nın Çin ve Asya’ya yeterince odaklanamadığı yorumunu yapıyor.

Analizde, Çinlilerin ise Amerika’nın Asya yerine Ortadoğu’yla ilgilenmesinden yana olduğu belirtiliyor.

Yazarın görüşüne başvurduğu Çinli bir akademisyen, Asya’yla yakından ilgilenen Hillary Clinton yerine Dışişleri Bakanlığı’na daha çok Ortadoğu’yla ilgilenen John Kerry’nin gelmesinden de memnuniyet duyduğunu ifade ediyor.

“İNGİLTERE’NİN SAVAŞACAK GÜCÜ YOK”

Batı’nın Suriye’ye yönelik tutumunun irdelendiği bir diğer makale de Daily Telegraph gazetesi yazarı Benedict Brogan’ın kaleminden çıkmış.

Yazar, ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye müdahale etme arzusunda olmadıklarını belirtiyor.

Ekonomik sıkıntılar nedeniyle askeri bir müdahalenin maliyetiyle Londra’nın baş edemeyeceğini ifade eden yazar, İngiltere’nin en fazla ‘özel kuvvetlere’ katılabileceğini ancak geçmiş deneyimler göz önünde bulundurulduğunda daha fazlasını yapmayacağını söylüyor.

Libya’nın aksine Suriye’ye denizden müdahalenin kolay olmadığını belirten Daily Telegraph yazarı şu yorumu yapıyor:

“Bakanların yapabileceği en iyi şey, mülteci kriziyle mücadele eden ve bölgedeki tek güvenilir güç olan Türkiye’de lobi faaliyetleri yürütülmesi, Katar ve Suudi Arabistan ile uçuşa yasak bölge kurulması konusunda koordinasyonlarının sağlanması.”

Daily Telegraph yazarı Benedict Brogan İngiltere’nin Suriye krizindeki rolünü değerlendirdiği yazısını şöyle noktalıyor:

“Mali kriz bize ülke içinde yapabileceklerimizin sınırlı olduğunu öğretti. Suriye de bize, ülke dışında hırslarımızın azaldığını hatırlatıyor. Kırmızı çizgiyi nereye çizdiğimiz önemli değil, korkunç bir gerçek var ki o da itiraf etmeye cesaret edemeyeceğimiz seviyeden bile daha güçsüz olduğumuz.”
yurtgazetesi.com.tr

Suriye'de 'özel askeri birlik' kuruluyor


Independent gazetesi, Suriye’de Beşar Esad rejimini devirmeye çalışan silahlı muhaliflere karşı, Suriye ordusunun da kendi bünyesinde ‘gönüllülerden oluşacak’ yeni bir birlik kurma kararı aldığını yazıyor.

Independent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’in haberine göre, “Ulusal Savunma Kuvvetleri” adı altında kurulan ve Suriye ordusunun denetiminde hareket eden bu birliğin üyelerinin çoğu Alevilerden oluşacak.

Robert Fisk, “Ulusal Savunma Kuvvetleri” adlı yeni birliğin komutanıyla Lazkiye’de görüştü.

Esad karşıtlarıyla mücadele edecek ve “kurtarılmış” bölgelerin kontrolünü elinde bulunduracak birliğin komutanı adını gizlemeyi tercih ediyor.

Suriyeli muhaliflere göre yeni birlik, “işkence yapmak ve sivilleri öldürmekle suçlanan” Şebbiha milis kuvvetlerini güçlendirecek ve “yasal bir kimlik” kazandıracak.

Fakat, gazeteye konuşan ve özel birliklerin eğitiminden sorumlu olan komutan, “Ulusal Savunma Kuvvetinin” askeri disiplin içinde hareket edeceğini ve yalnızca muvazzaf orduya destek çıkacağını söylüyor.

“Her yere dağılan disiplinsiz milislere bir son vermeye çalışıyoruz. Biz ve liderliğimiz, hükümetin ordusuyla birlikte yağmalamalara ve tüm tarafların işlediği cinayetleri durdurmaya çalışacağız” diye konuşan komutanın verdiği bilgilere göre, özel kuvvetler ikiye ayrılacak.

AYDA 150 DOLAR MAAŞ


Bir kısmı cephede orduyla omuz omuza mücadele ederken, bir diğer grup da hükümet binalarını korumak için köylerde nefsi müdafaa taktiği izleyecek.

Robert Fisk, ordunun gönüllülerden oluşacak yeni birlik kurma kararını, muvazzaf ordunun zayıflamasına bağlıyor.

Yazar ayrıca, bu kararla beraber uluslararası toplum tarafından eleştirilen rejim yanlısı milis güçlerinin kontrol altına alınmasının hedeflenmiş olabileceği yorumunu yapıyor.

Haber, özel birlikler hakkında detaylara da yer veriyor.

Cephede savaşacak “Ulusal Savunma Kuvvetleri” askerlerine Kalaşnikof, tabanca, hafif füzeler ve Rus yapımı makineli tüfekler temin edilecek ve ayda 100 sterlin yani yaklaşık 150 dolar ödenecek.

Birliğin amacı, ordu bölgeye varana kadar çatışma bölgelerinde düzeni sağlamak.

Komutan, “Görevleri, Suriye ordusunun ilerlemesine yardımcı olmak, istihbarat toplamak, korumak ve gözlemek” diyor.

Gönüllüler, bir aylık eğitimden sonra özel üniformalarıyla Suriye içindeki “kriz” bölgelerinde görevlendirilecek.

Özel birlikler “cesaretleri ve başarısına göre” ek ödeme alacaklar.

Gazeteye konuşan komutan, köylerde kalacak ekiplerin doktorlar, mühendisler, esnaf ve çiftçilerden oluşacağını, onlara herhangi bir ödeme yapılmayacağını söylüyor.

'SURİYE CEZAYİR'E BENZEMEYECEK'

Robert Fisk, Lazkiye’de komutanla buluştuğu ofisin duvarında Alevi olmayı temsil eden Zülfikar kılıcını görmüş.

Fisk, ‘laik bir ordunun’ başında olduğunu söyleyen komutana “Özel birliklerin yalnızca Alevilerden mi oluşacağını” sorunca, biraz öfkelenen komutan, Lazkiye’de Alevi nüfusunun fazla olduğunu ama Hama, Halep ve diğer bölgelerde de birliklerin görev alacağı cevabını veriyor.

Independent yazarı Robert Fisk, komutana Cezayir İç Savaşı sırasında 1990larda hükümete bağlı benzer birlikler kurulduğunu ancak İslamcıların kontrolü ele geçirmesiyle ailelerine yaptıkları zulmü, katliamı hatırlatıyor, benzer bir durumun Suriye’de yaşanıp yaşanmayacağını soruyor.

Komutan, “Cezayir’de yaşananlar burada yaşanmayacak” cevabını veriyor.

Komutana göre hırsızlık ve cinayetlerin sorumlusu “ülke dışından gelenler” ve ülke içindeki radikal İslamcılar.

Haberde, yeni kurulan Ulusal Savunma Kuvvetlerinin, Suriye’nin Nebi Yunus bölgesindeki hükümete bağlı bölgelerde faal olduğu ve buradan Hama, İdlib ve Lazkiye’ye çıkan yolları denetleyebildikleri yazıyor.

Yazara göre, Afganistan ve Irak’ta daha önce denenip başarısız olan “yeni ordu” sistemi rejime yeni askeri düzen getireceği için faydalı olabilir.

Sistemin temelinin aylar öncesinden atıldığını belirten Robert Fisk, geçen sene sivil silahlı grupların Şam yakınlarında Katolik ve Ortodoks Hıristiyanların yaşadığı mahalleleri koruduğunu hatırlatıyor.
(BBC Türkçe) (yurtgazetesi.com.tr)

29 Nisan 2013 Pazartesi

Genç kadına korkunç infaz!


Kağıthane'de bir kafede Hatice Çıvkınoğlu(39) Ziyaettin Kaya (59) tarafından başına ateş açılarak öldürüldü.

Edinilen bilgilere göre olay Sanayi Mahallesi, Sultan Selim Caddesi üzerinde bulanan kafede saat 15.00 sıralarında meydana geldi. Evli olduğu öğrenilen Ziyaettin Kaya, Kervan Kafe’nin terasında tartıştığı Hatice Çılgınoğlu’nu iki el ateş ederek başında vurdu. 39 yaşındaki kadın olay yerinde hayatını kaybetti. Saldırgan Ziyaettin Kaya olay yerinden kaçmak isterken kafede görevli bir garsonun kendisini engellemeye çalışması üzerine garsonu da bıçakladı. Yaralanan garson hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Saldırgan Ziyaettin Kaya kaçmaya çalışırken, polis tarafından yakalandı. Asayiş Büro Amirliği’ne götürülen saldırgan, basın mensuplarının ‘neden öldürdünüz’ şeklindeki sorusunu yanıtsız bıraktı.
Olayın görgü tanıklarından Turan Demirdağ aldı bir esnaf, “Kaldırımda bekliyorduk. Çatıdan iki el silah sesi duyduk. olayın neden meydana geldiğini bilmiyoruz. Olayın hemen ardından polis geldi vuranı aldı götürdü. Ben burada esnafım. Tesadüfen dışarıya çıktığımda silah seslerini duyduk. Bİr kadın yukarıdan ambulans çağınrın diye bağırıyordu. Şimdi olay yerine savcının gelmesi bekleniyor” diye konuştu.
Polis merkezinde ifadesi alınan Ziyaettin Kaya’nın daha önceden de Hatice Çılgınlıoğlu’nu rahatsız ettiği için Çılgınlıoğlu tarafından yaklaşık 3 ay önce savcılığa şikayet edildiği ortaya çıktı. Kaya’nın şikayet üzerine karakolda ifadesi alındıktan sonra savcılık talimatıyla serbest bırakıldığı öğrenildi.Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
sozcu.com.tr

Emekli Amiral Ertürk: Ordumuz yanardağ gibidir


Emekli Amiral Türker Ertürk, İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Londra’daki toplantısında “Ordumuz Etna Yanardağı gibidir, şimdilik o yanardağın suskun halini seyrediyorsunuz” dedi

Emekli Amiral ve Deniz Harp Okulu'nun eski komutanı Türker Ertürk, İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (İADD) davetlisi olarak geldiği Londra'da İslington bölgesindeki St Mark's Church'de "Küresel Güçlerin Kıskacında Türkiye" adlı bir konferans verdi. Çok sayıda dinleyicinin ilgiyle izlediği konferansın sunuşunu yapan İADD Başkanı Jale Swailes, Amerika Atatürkçü Düşünce Derneği ile ortak çalışmalar yaptıklarını belirterek, yurttaşları bu tür oluşumlara destek vermeye, hukuksuzlukları dillendirmeye ve destek vermeye çağırdı. İADD Başkanı Swailes, Bizlerin de durmaması lazım. Çekim merkezi olmalıyız" dedi.

‘OBAMA’DAN İCAZET ALIYORLAR’

Emekli Amiral Türker Ertürk de sözlerine İngiltere'de Askeri Ataşe olarak görev yaptığını ve Türk toplumuyla yakın temaslar kurduğunu söyleyerek başladı. Emekli olduktan sonra CHP'ye girdiğini belirten Ertürk, Türkiye'de Başbakan dahil Kırmızı Pasaport taşıyanların İngiltere'den vize almak zorunda kalmalarını eleştirirken, "On yıldır Başbakan ne yaptı? diye sordu.

Emperyalizmin 100 yıl önce başlayan Ermeni soykırımı yalanlarının ve tertiplerinin şimdi Balyoz ve Ergenekon davalarıyla sürdüğünü savunan emekli Amiral Türker Ertürk, "Ortadoğu’yu küçük parçalara ayırmaya çalışıyorlar. Balyoz, Ergenekon, Casusluk, Poyrazköy davalarının hepsi yalan, hepsi tertip. O gün Wilson'dan icazet alanlar bugün Bush'tan ve Obama'dan icazet alıyorlar. Ulusumuzu yok etmeye Atatürk'ün adını tarihten silmeye çalışıyorlar" dedi.

‘İŞGAL VE FAŞİZM VAR’


Ertürk şöyle devam etti: "Hilal Kaplan adlı bir akil insan var. ABD ve AB'nin inançtan ayrıldığı için başlarına felaketler geldiğini söylüyor. Başka birisi Çanakkale Savaşı'nın okunmuş pirinçlerle ve dualarla kazanılmış olduğunu öne sürebiliyor. Hatta evliyaların deniz sahasını mayınladıklarını söyleyenler bile var artık. Artık ülkemizde açık bir işgal ve faşizm var. Aydınlarımız, askerlerimiz, kahramanlarımız esir alınmış ve zindanlardalar. AKP kahramanlarımıza düşmandır."

‘AKP, TRUVA ATIDIR’

İç ve dış düşmana karşı ülke savunmasının bütün dünyada orduların anayasal görevi olduğunu belirten Türker Ertürk, "Hiç kimse size ülkenizi savunmayın diye bir emir veremez. Vermeye kalkışsa bile ben böyle bir emri vereni dinlemem ve o emri vereni düşman kabul ederim" dedi.

AKP iktidarının emperyalizmin bir Truva Atı projesi olduğunu ifade eden emekli Amiral Ertürk, "Türk Silahlı Kuvvetleri de emperyalizm tarafından kullanılmıştır. Bunu kabul ediyoruz." dedi. Ertürk şunları söyledi: "Türk Silahlı Kuvvetleri, Soğuk Savaş döneminin ardından doğru yerde durdu. Fakat hemen Eşref Bitlis öldürüldü, Muavenet zırhlımız vuruldu. Asker doğru yerde durdu ama elinden daha fazlası gelmedi. Fakat ordumuz tıpkı Etna Yanardağı gibidir. Şimdilik suskun halini seyrediyorsunuz."
yurtgazetesi.com.tr

2 kargo gemisi çarpıştı!


Yunanistan açıklarında Cezayir’den Ukrayna’ya giden Piri Reis isimli kargo gemisi ile başka bir kargo gemisi çarpıştı. Gemide bulunan 8 Suriyeli mürettebatın kayıp olduğu belirtildi.

Türk şirketine ait "Piri Reis" gemisi Yunanistan açıklarında yabancı bir gemiyle çarpıştıktan sonra battı. Yunan sahil güvenlik ekipleri 2 cesede ulaştı. 8 kişi ise hala kayıp.
    
Piri Reis'in Cezayir'den Ukrayna'ya gittiği kazanın Yunanistan'ın güneybatısındaki "Spienza" adası açıklarında gerçekleştiği açıklandı.

Yunanlı sahil güvenlik ekipleri karadan ve denizden arama çalışmalarına devam ederken, gemideki mürettabatın Suriyeli olduğu belirtildi.

Kazaya karışan diğer gemi "Con South"da ise ciddi bir hasar olmadığı ifade ediliyor.
yurtgazetesi.com.tr

Irak bölünüyor mu?

Irak İçişleri Bakanlığı, Peşmergelerin Kerkük etrafında konuşlandırılmasını "tehlikeli" olarak nitelendirdi. Independent'ın deneyimli muhabiri Patrick Cockburn, Irak'ta “bölünme endişesi” yaşandığını aktarıyor.


Irak İçişleri Bakanlığı, Kerkük kentinde bir süredir Irak ordusu ile silahlı gruplar arasında yaşanan gerginlik nedeniyle bölgeye çok sayıda Peşmerge sevk edilmesini "tehlikeli" bir adım olarak yorumladı.

Irak İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Irak silahlı kuvvetlerinin, son dönemde Kerkük ve El-Enbar illerinde meydana gelen olaylarla uğraştığı bir zamanda, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne (İKBY) bağlı Peşmerge güçlerinin Kerkük çevresine konuşlandırılmasının gerginliğe ve endişeye neden olduğu belirtildi.

İçişleri Bakanlığı, IKBY yetkililerine, “Irak'ın milli bütünlüğünü bozmaya çalışan düşmanlara fırsat vermemeleri” çağrısında bulundu. 

Peşmerge Bakanlığı Genel Sekreteri Tuğgeneral Cebbar Yaver, dün yaptığı açıklamada, Peşmergelerin bölgede yaşanan gerginlik nedeniyle çekilen Irak silahlı güçlerinin yerini almak için Kerkük çevresinde konuşlandırıldığını ve bu adımın arkasında siyasi hedefler olmadığını kaydetmişti.
  
RAMADİ'DE ÖLDÜRÜLEN 5 ASKER

Öte yandan Irak ordusunun, Ramadi'de dün 5 askerin ölümünden sorumlu şahısların teslimi için, protestoculara tanınan mühleti 24 saat uzattığı bildirildi.

Irak ordusunun El-Anbar'daki operasyonlarından sorumlu komutanı Mirza el-Mahlavi, gazetecilere yaptığı açıklamada, faillerin isimlerinin ilgililere teslim edildiğini, yapılan müzakereler sonucunda bu kişilerin teslim edilmesi için tanınan sürenin 24 saat daha uzatıldığını belirtti.

Irak ordusundan 5 asker, dün Ramadi'de, Nuri Maliki hükümeti karşıtı protestoların yapıldığı sahanın yakınında kimliği belirsiz kişilerin saldırısında öldürülmüştü.

Öte yandan bölgedeki aşiret liderlerinden Şeyh Said el-Lafi, bölge halkının saldırıda  sorumluluğu olmadığını, "dikkatleri Havice'deki katliamdan uzaklaştırmak için hükümet tarafından tertiplendiğini" iddia etti. 

'IRAK ORDUSU KONTROLÜ KAYBEDİYOR'


Independent gazetesinin deneyimli muhabirlerinden Patrick Cockburn, Erbil’den izlenimlerini “Irak ordusu kuzey bölgelerin kontrolünü Sünni ve Kürt isyancılara kaybederken Irak’ın bölüneceği endişesi” başlığı altında paylaşıyor.

Petrol kenti Kerkük’te Kürt birliklerin güneye doğru ilerleyip Irak ordusunun çekildiği bölgeleri ele geçirmeye başladıklarını belirten yazar, Iraklı politikacıların ilk defa ülkenin bölünmesinden bahsettiklerini dile getiriyor.

Independent’a konuşan Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, askerlerin protestocuları vurmak yerine, ordudan ayrılmayı tercih ettiğini söylüyor.

Kerim, ordudan ayrılanların çoğunun Sünni ve “yabancı bölgelerde inanmadıkları bir amaç uğruna savaş istemeyen Şiiler” olduğunu ifade ediyor.

Muhabirin telefonda görüşlerini aldığı eski Irak Ulusal Güvenlik danışmanı Muvaffak el Rubai de, “Bağdat’ta ilk defa Iraklı politikacıların ülkenin bölünmesinden bahsettiklerini” aktarıyor.
yurtgazetesi.com.tr

McDonald's'a milyonlarca dolarlık ceza


Dünyada 119 ülkede, 30 binden fazla restoran ile her gün 68 milyona yakın kişiye hizmet veren restoran zinciri MC Donald'sın bugünlerde Brezilya'da başı belada. Hükümet, çocuk reklamları nedeniyle şirkete 3 milyon doların üzerinde ceza verdi. Medya ise sessizliğini koruyor.

Pravda gazetesinin haberine göre; MC Donald's'a “çocuklara yönelik oyuncak ve reklam aperatifler satış”ları nedeniyle ceza verildi.

Ceza, Brezilya'daki “Tüketiciyi Koruma Kanunu” dayandırıldı.

Brezilya'da McDonald's'ın fast food restoranlar zincirlerine karşı 2011 yılında dava açılmıştı. O tarihten bu yana Brezilya'da çocuk reklam ihlalleri üzerinde tartışma sürüyor. Hükümet, gıda reklamalarına ilişkin ve  aperatifler ile birlikte oyuncak satışı yasaklayan yasayı kabul etti.

Haberde MC Donalds'a verilen cezanın medyada yer almaması da eleştiriliyor. Çünkü MC Donald's'ın bir çok basın yayın organına reklam verdiğine dikakt çekiyor.

İLK CEZA DEĞİL

Brezilya’nın Porto Alegre şehrinde geçtiğimiz yıllarda McDonalds şubelerinden biri, 12 yılda 30 kilo alan işçisine 13.000 Avro tazminat ödeme cezası almştı. Artık McDonalds’da çalışmayı bırakan işçi, çalıştığı senelerde burada yediği hamburgerlerin ve patatesin kendisini şişmanlattığını iddia ederek iş mahkemesine müracaat etti. İş mahkemesi McDonalds’ı ahlaki zarar vermekten dolayı tazminat ödemeye mahkum etmişti.
yurtgazetesi.com.tr

Obama'dan Suriye'ye 'kimyasal' uyarı!


Suriye’de sivillere karşı kimyasal silah kullanıldığı iddialarının ardından ABD Başkanı Barack Obama’dan Şam yönetimine sert bir uyarı geldi.

Beyaz Saray'da bir araya gelen ABD Başkanı Barack Obama ve Ürdün Kralı 2’nci Abdullah, görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Suriye konusunda açıklamalarda bulundu.

ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel'in, Suriye'deki iç savaşta kimyasal silah kullanıldığı yönünde istihbarat elde ettikleri açıklamasını değerlendiren Obama, kimyasal silah kullanıldığı yönündeki şüphelerin doğrulanması halinde durumun ve ABD'nin hesaplarının tamamen değişeceğini kaydetti.

Obama "Sivil halka karşı kitle imha silahlarının kullanılmasıyla uluslararası norm ve yasalar bağlamında yeni bir çizgi daha aşılmış olacaktır. Bu oyunun kurallarını tamamen değiştirir" şeklinde konuştu.

ABD, Şam yönetimini daha önce kimyasal silahların kullanılmaması yönünde defalarca uyarmıştı. Obama kimyasal silah kullanımını, aşılmaması gereken “kırmızı çizgi” olarak nitelendirmiş, bunun aşılmasının birtakım “sonuçları” da beraberinde getireceğini söylemiş, ancak bu "sonuçların" ne olacağı hakkında detaylı açıklama yapmamıştı.

SURİYELİ YETKİLİLERDEN YALANLAMA


Beyaz Saray’ın Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına dair elinde bilgi olduğunu açıklaması dünyanın dört bir yanında yankılandı.

İsminin açıklanmasını istemeyen Suriyeli yetkililer ABD merkezli haber ajansı AP’ye yaptıkları açıklamada iddiaları reddetti. Suriyeli milletvekili Şerif Şehdi, iddiaların “Irak işgali öncesi ortaya atılan kitle imha silahı yalanlarına” benzediğini söyledi. İngiltere Başbakanı David Cameron ise “Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına dair iddiaların her gün daha da güçlendiğini, fakat buna rağmen İngiltere’nin Suriye’ye asker göndermeyeceğini” söyledi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Gümrükçü ise krizin başka bir noktaya taşındığını ve kaygı uyandırıcı olduğunu söyledi. Anadolu Ajansı’na konuşan ve kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir NATO yetkilisi “kimyasal silah kullanılırsa uluslararası toplumun yanıt vermesi beklenebilir” dedi.
yurtgazetesi.com.tr

11 Eylül'e ait uçak kalıntıları bulundu

ABD'nin New York şehrinde, 11 Eylül saldırılarının gerçekleştirildiği bölgede, kulelere çarpan uçaklardan birine ait olduğu tahmin edilen iniş takımı parçaları bulundu.


New York polisinin verdiği bilgiye göre, uçak iniş takımı parçaları, yıkılan Dünya Ticaret Merkezi'ne 3 blok mesafede yer alan Islamic Center ile yanındaki binanın duvarları arasında bulundu. Polisin paylaştığı fotoğraflarda iki duvar arasındaki dar alanda uçak iniş takımı parçaları görülebiliyor.

Polis, enkazın sağlıklı bir şekilde incelenmesi amacıyla bölgede önlem aldı.

Gazeteciler de bölgeye yaklaştırılmıyor. Sağlık görevlilerinin, ceset parçaları olabileceği ihtimaline karşı iniş takımı parçalarında inceleme yapacağı belirtildi.

Öte yandan, Boston'daki bombalı saldırının zanlısı Cohar Tsarneav'in, Times Square'e de saldırı planladıklarını söylediği iddiası New York'taki güvenlik önlemlerini artırdı.

Bu iddianın ardından Manhattan'da uçak iniş takımı parçasının bulunması da New York'ta "terör" konusunun tekrar gündemin ön sıralarına çıkmasına neden oldu.
yurtgazetesi.com.tr

ABD, Suriyeli muhalifleri El-Kaide'yle birlikte eğitiyor


Suriye’nin komşusu Ürdün’de, muhaliflerin ‘Batılılar’ tarafından eğitildiğine dair iddiaları güçlendirecek kanıtlar ortaya çıkıyor. Daha da çarpıcı olan ise ABD, Suriyeli muhalifleri "terör listesindeki" El-Kaide üyeleriyle birlikte eğitiyor.

Ürdün’de, üst düzey bir ÖSO komutanı BBC’ye adının gizli kalması koşuluyla açıklamalarda bulundu.

Suriye’nin komşusu Ürdün’de, muhaliflerin ‘Batılılar’ tarafından eğitildiğine dair iddiaları güçlendirecek kanıtlar ortaya çıkıyor.

ABD, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) “öldürücü olmayan yardımları” artıracağı sözünü vermişti. ABD askeri personelinin Ürdün’de bazı ÖSO gruplarını eğittiğine dair haberler de çıkmış, ancak resmi kaynaklar bu haberleri yalanlamıştı.

Ürdün’de, üst düzey bir ÖSO komutanıyla buluşuyoruz. Komutan, BBC’ye adının gizli kalması koşuluyla konuşuyor.

“Eğitim hafif ve orta menzilli silahlar ile havan topları ve roket güdümlü el bombalarına (RPG) yoğunlaşıyor” diyen komutan, eğitimin Ürdün’ün başkenti Amman’ın dışında bir askeri tesiste yapıldığını ifade ediyor.

BBC’ye konuşan diğer ÖSO üyelerinin de doğruladığı bu bilgiye göre, isyancılar, küçük gruplar halinde iki haftalık eğitimlerden geçiyor.

Ürdün hükümeti, ÖSO savaşçılarının kendi topraklarında eğitildiği iddialarını reddediyor.

'AMERİKA EĞİTİYOR'

Washington ise yorum yapmaktan kaçınırken, ÖSO’ya yalnızca “öldürücü olmayan” yardımda bulunduklarını söylüyor.

Fakat kendilerine atfen yazılmaması kaydıyla yaptığımız görüşmelerdeki ifadelerinde, her iki ülkeden de yetkililer, kampların varlığını ve Amerikan askerlerinin isyancıları eğittiğini kabul ediyor.

Ay başında Washington Post gazetesi, Suriye’nin güneyinde giderek daha çok bölgenin kontrolünü ele geçiren isyancıların eğitimlerinin hızlandırılacağına dair planlar olduğunu duyurmuştu.

Batılı istihbarat kaynakları, eğitimlerin ABD merkezli özel güvenlik şirketleri tarafından yapılması tavsiyesinde bulunmuştu.

Suriyeli muhalifleri eğitenlerin hangi milliyetten olduğu sorulduğunda, ÖSO komutanı şu yanıtı verdi: “İsyancıların çoğunun eğitimi var. Eğitmenlerin ise Amerikan aksanına sahip olduklarını fark etmek zor değildi. Bir tercüman aracılığıyla konuştu ama konuşma tarzından Amerikalı olduğu anlaşılıyordu.”

Komutan, kendi idaresi altındaki isyancıların eğitimin seviyesinden ve kalitesinden tatmin olmadıklarını söylüyor.

“Çoğu savaşçı mutsuzdu, çünkü eğitim çok basit bir seviyedeydi. Devrime katıldıklarında, zaten hafif ve orta menzilli silahların kullanımı konusunda becerileri vardı.”

Ürdün’ü, Suriye’deki çıkarları için üsleri olarak gören tek grup ÖSO değil. Amerika ile çıkarları örtüşmeyen bazı gruplar da Ürdün’de konuşlanıyor.

İDAMA MAHKUM EDİLEN EL KAİDECİ DE EĞİTİYOR

Ma’an kentine, Amman’ın güneyinden Ürdün çöllerini aşarak iki saat süren bir yolculukla ulaşılıyor.

Kentin ücra bir yerleşkesinde Ürdünlü bir Selefi ile görüşüyoruz. Adı Ebu Sayyaf. Tam adı ise Muhammed El Çelebi.

El Çelebi, 2004 yılında Amerikan askerlerinin bulunduğu bir üsse saldıran El Kaide bağlantılı grupla bağlantılı olmakla suçlanıp idama mahkûm edilmiş.

Cezası daha sonra hafifletilen El Çelebi, artık serbest. Şimdi, Suriye’de İslamcı El Nusra Cephesi ile aynı safta savaşmaları için genç Ürdünlüleri yetiştiriyor.

500 ÜRDÜNLÜ SELEFİ SURİYE'DE

“Adamlarımızdan (Ürdünlü Selefilerden) 500’ü Suriye’de savaşıyor” diyor El Çelebi, 30’undan fazlasının da öldüğünü söylüyor.

“Gençlerimize, Suriye’deki savunmasız halka yardım etmenin tüm dünyadaki Müslümanların görevi olduğunu söylüyorum” diye ekliyor.

Aybaşında, El Nusra liderleri El Kaide’ye bağlılıklarını ilan etti. El Çelebi, Selefi hareketinin de aynı amaç doğrultusunda hareket ettiğini söylüyor.

“Amacımız Allah’ın Şeriat Kanunlarını uygulayacak bir hükümet kurmak. Bunu uygulamayan rejimler kâfirdir ve devrilmelidir.”

'YERYÜZÜNE ŞERİAT GELENE KADAR'
Şimdilik, ÖSO ve İslamcı El Nusra Cephesi’nin gayesi bir: Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi.

Fakat iki grup ideolojik olarak birbirinden ayrılıyor. Bu ayrımın çatışmaları daha çok derinleştireceği endişesinde olanlar var.

El Çelebi, “Şam’daki rejimin devrilmesinin Suriye’deki çatışmalara son vermesini umuyoruz” diyor ve ekliyor:

“Ama benim kişisel inancım, rejim devrildikten sonra başka mücadelelerin başlayacağı yönünde. Mücadele, yeryüzünde şeriat kanunları hükmedene kadar devam edecek.”

“Yeryüzünde mi?” diye soruyorum.

“Suriye’de” diye düzeltiyor.

Çatışmaların başladığı tarihten bu yana Suriye’nin güneyinden Ürdün’e geçen mültecilerin sayısı 500 bine yaklaştı. Ürdün’ün alt yapısı bu göç akınıyla baş etmekte zorlanıyor.

Amman’ı asıl endişelendiren, Suriye ile sınır bölgesinde, Ürdünlü Selefilerin de yardımıyla İslamcıların kontrolü ele geçirmesi.

Amman’da Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin müdürü Mahmud İrdaysat, “Suriye’deki radikal gruplar, bize gelecekte daha büyük sorunlar getirir. Görmek istediğimiz son şey bu” diyor.

Fakat El Nusra’nın yıldızını söndürmek için çok geç olabilir.

Görüştüğümüz ÖSO komutanı, laik grupların güçlerini, mali durumları daha iyi olan ve daha iyi donanıma sahip olan İslamcılara kaptırdığını söylüyor ve ekliyor:

“Mali kaynak sıkıntımız birçoklarının El Nusra’ya kaymasına neden oldu. Bizim bölgemizde yalnızca 10 veya 15 tane El Nusra savaşçısı vardı. Hepsinin ismini bilirdim. Şimdi ise sayıları binleri buluyor.” (BBC/Gabriel Gatehouse) (yurtgazetesi.com.tr)