11 Eylül 2013 Çarşamba

KESK’TE DEPREMİN SEBEPLERİ

Eğitim-İş’i, Birleşik Büro-İş’i KESK’ten ayrılanlar kurdu. Yerel-İş’i, Kültür Sanat-İş’i, Tarım Orman-İş’i, Ulaşım-İş’i, Genel-Sağlık-İş’i KESK’ten ayrılanlar kurdu. Enerji-İş’i KESK’ten ayrılanlar kurdu. 9 Eylül 2013 günü ise, Tüm Bel-Sen Genel Başkanı Vicdan Baykara istifa etti. 19 Şube Başkanı’nın daha istifa etmesi bekleniyor. KESK’te ki istifa depremlerinin sebepleri şöyle özetlenebilir;
KESK bağımsızlıktan uzaklaştı. KESK, emperyalistlerin emperyalist eğitimlerine, boynunu kasaba uzatan kurbanlık koyun gibi gitti. Sivil toplumculuğun erdemleri damarlarına şırınga edildi buralarda. Hem de 3 kuruş para için. Cumhuriyet fikrine, Atatürkçülüğe ve bayrağa düşmanlık, kaçınılmaz olarak emperyalistlerle buluşturur. Olan buydu. Bağımsızlık kaygısından uzaklaştılar, emperyalizme karşı mücadeleyi kenara attılar. AB Emperyalistleri, KESK üzerinden ‘sol’u devşiriyordu. AB’nin ajanları, KESK’in devşirilmiş yöneticilerince el üstünde tutuldu, kimisi milletvekili yapıldı. Ajanlığın adı da modernleşti. “AB’ye proje sunmak” oldu.
Sınıf mücadelesi yerine etnik bölücülüğe yöneldi. Bağımsızlıktan uzaklaşıp emperyalistlerle flört edilince, sınıf mücadelesinden de uzaklaşılır. KESK, uzaklaşmakla da yetinmedi. Sınıfa düşman politikaları, fikrinin temeli yaptı. Emek sermaye çelişmesi, bizim gibi emperyalizme bağımlı ülkelerde, işçi sınıfı ile emperyalizm, ya da emperyalizmden zarar gören bütün milli kuvvetlerle emperyalizm arasındaki çelişmedir. Oysa KESK yöneticileri, bırakalım emperyalizme karşı sınıf mücadelesini ve diğer milli kuvvetlerle bir araya gelmeyi, çelişmenin emek tarafını da parçalıyor. -Anadilde eğitimi savunarak etnik ayrışmayı körüklüyor. -“Kürt Ulusal Kongresi Hazırlık Komitesi” içinde yer alarak etnik bölücülüğün örgütlenmesinde görev alıyor. -Emperyalizmin ve AKP’nin planladığı, etnik parçalanmanın piyonları olan Akil Adamlar içinde yer alıyor. İşçi sınıfını etkisiz kılmanın yolu, sınıf bilincini köreltmek, etnik, dini ve mezhepsel kaygıları öne çıkarmaktır. Vatanseverliği kenara atmak, bağımsızlık mücadelesinden kopmaktır.
Tabanın söz hakkı mı, uzaktan kumanda mı? “Söz, yetki karar, çalışanlara”, “tabanın söz hakkı”, “sendikal demokrasi” Bu sloganlarla büyümüştü KESK. Oysa bugün, sendika içi demokrasi kenara atılmış, tabanın söz ve karar sahibi olma hakkı ayaklar altına alınmıştır. KESK’te yöneticilerin kim olacağını taban belirlemiyor artık. Yöneticiler, mensubu oldukları sendika dışı örgütler adına pazarlıkla ve al gülüm ver gülümle belirleniyor. Tabana demokrasi bulamacı lazım… Seçimler de bu amaca hizmet ediyor. Daha da vahimi, KESK Genel Başkanı’nı KESK üyeleri ve yöneticileri de belirlemiyor. Elini taşın altına koyarak herhangi bir görev almaktan 30 yıldır kaçınan kimi illegal hastalarının, KESK’e ve diğer örgütlere nasıl müdahale ettiği, KESK yöneticilerini, hatta Parti Başkanlarını atadığı herkesçe bilinmektedir. Ne “illegal” şeflerin, ne de şefin isteğini emir sayanların umurunda değildir tabanın söz hakkı ve sendika içi demokrasi. Bu kadar da değil. KESK’in başına kimin geleceği bizzat Kandil’den belirlenebilmektedir. Son Genel Kurulda “KESK’in başına Lami Özgen gelmeli” talimatının, bizzat Murat Karayılan tarafından verildiği basında yazıldı. KESK yönetimindeki PKK ya da BDP’li olmayanlar ise, bu talimat itiraz etmedikleri gibi, işbirliği yaptılar, yönetimi paylaştılar kuzu kuzu. Sevsinler sizin “taban” ve “demokrasi” laflarınızı.
KESK’te depremler şiddetlenecek Uzaktan kumanda ile yönetilmesi, bağımsızlıktan kopması, emperyalizmle işbirliği ve etnik bölücülük, KESK’i Türkiye’den ve tabandan kopmaktadır. KESK eylemleri artık 100 binler olmuyor. Ve KESK’te istifa depremlerinin şiddeti giderek büyüyecek. Yarın KESK konusuna devam edeceğiz. Aydınlık Gazetesi / 11 Eylül 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder