31 Ağustos 2013 Cumartesi

‘Tören tören nereye kadar?’

30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerini eleştiren AKP Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ürün, "Bu kadar tören, bu kadar tören, bu kadar tören. Nereye kadar? Ömrümüz boyunca bunları mı yapacağız?" dedi.


AKP Afyonkarahisar İl Başkanlığı’nın 44’üncü İl Danışma Meclisi toplantısı, Yeni Belediye Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşti. Toplantıya, AKP Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ürün, Afyonkarahisar Belediye Başkanı AKPli Burhanettin Çoban, AKP İl Başkanı Mehmet Zeybek, İl Genel Meclisi Başkanı Salih Sel ile parti üyeleri katıldı.
ZAFER HAFTASI YORDU
Danışma Meclisi’nde konuşan Milletvekili Halil Ürün, Zafer Haftası dolayısıyla Afyonkarahisar’daki yoğun tören programını eleştirdi. AKP teşkilatının başkan seviyesindeki üyelerinin Zafer Haftası nedeniyle fevkalade yorulduğunu belirten Ürün, “Belediye başkanımız, il başkanımız, il genel meclisi başkanımız, törenden törene koştuk. Bunlar da inşallah bir kısım gelişmelere vesile olacak önümüzdeki yıllarda. Her gün gelişmeye devam ediyor. Değişim ve gelişim, hayatın kendisinde var. Törenler konusunda da inşallah önümüzdeki yıllarda müsbet gelişmeler olabilir. Bu kadar tören, bu kadar tören, bu kadar tören. Nereye kadar? Ömrümüz boyunca bunları mı yapacağız? Kısmen düzelmeler var, ama inşallah ileride daha da düzelecek törenler konusu” diye konuştu.
’MUHTAR BİLE OLAMAZ’ MANŞETİ
2001 yılında AKP kurulurken büyük zorluklarla karşılaştıklarını, ancak tüm zorlukları birlik, beraberlik ve iyi niyetle aştıklarını aktaran Ürün, basın kuruluşlarının yayınladığı haberlere de gönderme yaptı. 2001 yılında bütün ilçelerde, belde teşkilatlarında çok ciddi sıkıntı çektiklerini, ’AKP’nin önü kapalı’ eleştirisinin dile getirildiğini, bazı gazetelerde Başbakan Erdoğan hakkında ’Muhtar bile olamaz’ diye manşet atıldığını kaydeden Halil Ürün, şöyle konuştu:
“Ve yine en çok seyredilen günlük magazin televizyonları, her gün bizim aleyhimize konuşuyorlardı. Çok satan gazeteler, bizim aleyhimize konuşuyorlardı. Sadece 2001’de başlamamışlardı ki konuşmaya. Sayın genel başkanımızın 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aday olduğumuz günlerden başlamışlardı. Habire aleyhinde yazıyorlardı, habire aleyhinde yazıyorlardı. Medya, sayın Başbakan’a şu cümleyi kurdurdu: Biz bugünlere manşetlerle mücadele ederek, manşetlere rağmen geldik.”
MANŞETLER SEÇİMİ ETKİLİYOR
Gazetelere atılan manşetlerin seçim dönemlerinde etkili olduğunu öne süren Ürün, buna örnek olarak da 1999 yılındaki genel seçimlerde Demokratik Sol Parti’nin yüzde 21 oy almasını gösterdi. Ürün, “Peki manşetler hiç mi etkilemiyor bu toplumu? Öyle bir etkiliyor, öyle bir etkiliyor ki maalesef. İnsan etkilenen ve etkileyen bir varlıktır. Arka arkaya sürekli görüntüler yayınladığınız zaman televizyonlardan, gazetelerden, manşetlerden aynı yönde çakışan fikirler ifade ettiğiniz zaman insanlar etkileniyor. Ben bu medyanın en büyük etkinliğini 1999 seçimlerinde gördüm. 1999 seçimlerinde, hiç alakasız bir parti, Demokratik Sol Parti, yüzde 21 oy aldı medyanın etkisiyle. Bir sonraki seçimde yüzde 1 bile alabildi. Medya seçimleri böyle manipüle edebiliyor. Bir kısım insanlar, ’Muhtar bile olamaz’ derken niyetlerini söylüyor. Onlar istiyorlar ki bu millete hizmet edecek kişiler, muhtar bile olamasın. Bir de bu milletin gerçek fertleri var” diye konuştu.
’AYAK KOKUSUNDAN BELEDİYEYE GİREMİYORDUK’
AKP İl Danışma Meclisi’nde belediye başkanları adına konuşan Emirdağ Belediye Başkanı Cengiz Pala ise AKP’den önceki belediyecilik anlayışını ilginç bir şekilde anlattı. Pala, şöyle konuştu:
“Bizden önceki yıllarda sanki Afyon bizim ilimiz değil, Emirdağ Afyon’un ilçesi değildi. Biz çok garip kalmıştık. İnanın ben belediye başkanı olarak seçildiğimde belediye binasına emin olun ayak kokusundan giremiyorduk. Teksas kapısı gibi kapıyı tepikle açıyoruz. Belediye birimlerinin içerisinde doğru dürüst adam ve mevki yoktu.”

sozcu.com.tr

DİN UĞRUNA GREV KIRMAK!

“Dinime göre yaşamak istiyorum, laik cumhuriyet engel oluyor” dediler on yıllar boyu. İktidardalar artık. 11 yıldır yaptıkları, “dinlerini yaşama savaşı” (!) Ayaklarında kara lastik, bacaklarında yamalı pantolonla çıkmışlardı yola. İhalelere başkasının girmesine engel oldular. Devleti ve belediyeleri yağmaladılar, bazılarını kuruttular. Devlet sağ olsun, bitmiyordu. Milyonlarca dolarları, gemileri, hanları hamamları oldu. Çocuklarını Amerikan vatandaşı yaptılar, paralarını yurtdışında gizli hesaplara yatırdılar. Yine de, ne kadar vicdanlı olduklarını da göstermeleri gerekiyordu millete. Sık sık ağlamayı ihmal etmediler. Amerika yasaklamıştı, yatırım yapmayı, işsizlere yeni kapılar açmayı. Yaptılar, bir tek çivi çakmadılar, sattılar, kapattılar. Ramazan, Kurban demediler, işçileri sokağa attılar. Ağzına kadar işsiz doldu memleket. İşsizlere makarna, kömür verip nurlu günler için mürit olmalarını sağlamaya koyuldular bu kez. Dinlerini yaşayacaklar (!) *** Daha 2. sene, kanun çıkarıp işçinin elinde ne varsa aldılar. Ama yetmez. Şu işçiler, öyle zırt pırt ‘hak-hukuk’ diye karşılarına çıkamasa, ne güzel olacaktı. Doya doya yaşayacaklardı dinlerini. Sendikalarda örgütlenip, ortalıkta serbestçe dolaşamazlardı. Barajlarda boğmanın yollarını aradılar. Bir de, bağımsız örgütlenme... Sendika dediğin, hükümetin emrinde olur, ne verilirse şükreder. Kolları sıvadılar. Müritlere sınırsız destek oldular, muhalifleri mürit yapmak, mürit olmayan sendikanın üyesini zorla mürit sendikaya kaydırmak için seferber oldular. *** İşçi potansiyel tehlike yine de. Dinlerini yaşamak istiyorlardı. ‘İşçinin alın teri kurumadan hakkını öde’ diye emir varsa da, tepelemeleri lazımdı. Fabrikalarını sattılar, çalışanı sokağa bıraktılar. Yetmedi, kalanın elindekine saldırdılar. İşverene, kendilerine, sınırsız sömürü olanağı sağlamak lazımdı. Kıdem tazminatını kaldırmak, köleliği yeniden hortlatmak, çeşitlendirmek lazımdı. Esnek çalışma ile, emekli imkânı, iş güvencesi, sürekli çalışma olanağı olmayan köleler yaratmak lazımdı. Köle pazarında ikinci üçüncü işverene kiralanabilmesi ya da... Taşeron denilen ikinci, üçüncü, hatta beşinci alt işverenin azgın sömürüsü altında işçiyi inletmek lazımdı. Şatafatlı bir isim buldular icatlarına; Ulusal İstihdam Stratejisi. Kıdem tazminatını kaldırmaya da, “esnek emeklilik”. *** Grev... Zinhar yasaklanmalıydı. Önce memurun grev hakkını yasakladılar, sonra işçiye yöneldiler. İşçiye kanunda yasak koyamayınca topyekûn, parça parça halletmeye yeltendiler. Önce Havayollarında denediler, olmadı. İşçi direndi, kanunlar izin vermedi. Kanunları tepelemek lazımdı demek ki. Grevci işçinin haklarına, kanun, anayasa babayasa demeden saldırdılar. ÇAYKUR işçisi greve çıktı. Hükümet vekili işveren, fetvalar yayımladı “caiz değil” diye. Grevciye tehditler savurdu, rüşvetler önerdi. Baktı olmuyor, grev kırıcıları getirdi sağdan soldan. Yandaş sendikayı sürdüler sonra işçinin üstüne. *** Havayolu işçisi çıktı greve. Binlerce polis gönderdiler önce. Gaz bombaları, TOMA’lar, coplar, zırhlarıyla ablukaya aldılar grevciyi. Düşmanın üstüne yürür gibiydiler. İşçi tınmadı polisi, TOMA’ları, gaz bombalarını, “devam” dediler greve. Bu kez, ayaklar altına aldıkları hukuku imdada çağırdılar, mahkemeye başvurdular ‘yasaklasın grevi’ diye. Hele ki daha ele geçirilememişler vardı. Mahkeme “devam” dedi işçiye. * Derken Darphane işçisi çıktı greve. Şöyle rahat bir dinlerini yaşayamıyorlardı ki... Grev kırıcıları bu kez orada... Devletin işçiyi korumakla görevli Bakanı, “işçiler çok para alıyor” dedi, olmadı. Fabrikaya zorla grev kırıcısını sokmaya çalıştılar, olmadı. Şimdi grevi kırmak için başka yollar düşünüyorlar. * İşte böyle. Dinlerini tamamen yaşayacakları Türkiye’yi düşündünüz mü? Gerçek dindarlar da düşünüyordur umarım.
Aydınlık Gazetesi / 29 Ağustos 2013

30 Ağustos 2013 Cuma

TTK’Yİ ÖLDÜRÜYOR, ZONGULDAK’I GÖÇE ZORLUYORLAR.

Atatürk’ün, “Bütün Türkiye’yi ihya edecek bir servet”, dediği yer burası. Tamamını, 1940’da emperyalistlerin elinden aldık. Hali hazırda 1 milyar 300 milyon ton kömür var. 100 yıl yetecek kadar. Cumhuriyet devleti, zengin kömür yataklarının yanına, Çatalağzı Termik Santrali’ni, ERDEMİR’i ve KARDEMİR’i kurdu. Kömür, demir-çelik ve enerji, birbirinden beslenecekti. Özelleştirmeci hükümetler, emperyalistlerin emriyle diğer kamu kuruluşlarına nasıl saldırdılarsa, Zonguldak havzasına da aynı kinle saldırdılar. 3 Nisan 1937’de İsmet İnönü tarafından temeli atılan ve 58 yıl boyunca kamu kuruluşu olarak faaliyet gösteren KARDEMİR’i, “işçiye veriyoruz” diye kandırarak 1995 yılında elden çıkardılar. 11 Mayıs 1960’da kurulan, 15 Mayıs 1965'de işletmeye alınan ERDEMİR’i ise, 2006 yılında, İSDEMİR ile, limanlar ile ve demir madenleri ile birlikte sattılar. Demir-çelik fabrikalarını elden çıkarmakla kalmadılar, yakıtını da, Zonguldak’tan almayı yasakladılar. TTK’da üretim düştü. 2000’de 2,259 bin kömür üretilirken, 2013’de 1.457 bin tona düşürdüler. Özel ocaklarla beraber üretilen, ancak 2 milyon 292 bin ton oldu. Erdemir’den yerli kömürü kovdular. Kardemir’den kovdular. Çimento ve tuğla fabrikalarından bile Zonguldak kömürünü kovdular. Ne kullanıyor peki, Zonguldak havzasındaki bu fabrikalar? İthal kömür. Erdemir’de 2,5 milyon ton ithal kömür kullanılıyor. Kardemir’de 2 milyon ton ithal kömür kullanılıyor. Çimento ve tuğla fabrikalarında 1 milyon ton, diğer özel sektör işletmelerinde kullanılan ise, tam 3 milyon ton. Yani tam 9 milyon ton ithal kömür giriyor, kömür havzasına. TÜİK’e göre, Türkiye’ye giren toplam ithal kömür miktarı 28,4 milyon ton. Ne kadar para ödüyoruz buna? Tam 4,5 milyar dolar. Oysa yeraltında Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak 100 yıllık kömür var “Köpekleri salıp taşları bağlamak” denilen tam da bu… Bu da yetmiyor. AKP, şimdi Zonguldak kömürünün % 70’ine yakınını kullanan ÇATES’i satmaya kalkıyor. Anlayacağınız, Zonguldak kömürü katlediliyor. * Şimdi gelelim işçinin durumuna. 1980’de, sadece TTK ocaklarında çalışan işçi sayısı, 42, 000 idi. TTK’da çalışan sayısını 10,512’ye düşürdüler. 30 sahadaki 21 özel şirkette çalışan ise, 5 bin civarında. Zonguldaklı iş bulamadığı için yatağını sırtlamış, yurdun dört bir yanında ekmek arar olmuş. İstanbul’a 180 bin 292, Bursa’ya 17 bin 482, Ankara’ya 13 bin 683, Kocaeli’ne 11 bin 252, Tekirdağ’a 8 bin 70, Antalya’ya 7 bin 334, İzmir’e 6 bin 272 Zonguldaklı göçmüş. Gittikleri yerde çoğu işsiz, aç, perişan. İstanbul Zonguldaklılar Derneği Başkanı Orhan Bayraklı, "Zonguldak'ta asgari ücretle iş bulunsa, İstanbul'da yaşayan 180 bin kişinin en az 80 bini Zonguldak'a geri döner” diyor. Zonguldak’ta kalanı ne durumda mı diyorsunuz? Sokaklar işsiz dolu. 2013 yılında sadece İşkur’a başvuran işsiz sayısı 19 bin 450. Şimdilerde bir kervan da başka bir yola koyuldu. Madenci, bildiği işi yapmaya, madenciliğe gidiyor. Baba ocağı Zonguldak’ta ekmek bulamayınca, başka bir maden ocağına, Soma’ya gidiyor şimdilerde. Göç, katar katar. Zonguldaklı şimdi, ÇATES’e sımsıkı sarılmaya hazırlanıyor.
Aydınlık Gazetesi / 28 Ağustos 2013

Hapisteki Genelkurmay Başkanı Başbuğ’dan 30 Ağustos mesajı

Ergenekon’da müebbete çarptırılan İlker Başbuğ, Atatürk’ün askerlerinin düşürüldüğü durumu şöyle anlattı


Ergenekon’da müebbete çarptırılan İlker Başbuğ, Atatürk’ün askerlerinin düşürüldüğü durumu şöyle anlattı:
Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal Pa­şa, Bü­yük Ta­ar­ru­z’un baş­la­ya­ca­ğı­nı An­ka­ra­’ya gön­der­di­ği me­saj­la şöy­le bil­dir­miş­ti: “Ba­tı Cep­he­si­’n­de­ki or­du­la­rı­mız, Al­lah ta­ra­fın­dan gös­te­ri­len doğ­ru yo­la da­ya­na­rak, Ağus­to­s’­un yir­mi al­tın­cı Cu­mar­te­si gü­nü düş­ma­na ta­ar­ru­za baş­la­ya­cak­tır.”
26 Ağus­tos 1922 günü baş­la­yan Bü­yük Ta­ar­ruz, Kah­ra­man Türk Or­du­su’­nun 9 Ey­lül günü İz­mi­r’­i düş­man iş­ga­lin­den kur­ta­rmasıyla he­de­fi­ne ulaş­mış­tır.
Türk Or­du­su­’nun ka­zan­dı­ğı bu bü­yük za­fer, ba­ğım­sız ve mo­dern Tür­ki­ye­’nin do­ğu­şu­nun ade­ta müj­de­ci­si ol­muş­tur.
Türk as­ke­ri, ge­rek du­yul­du­ğu an, ül­ke­si­nin düş­man­la­rı ile sa­vaş­mak ve va­ta­nı, mil­le­ti uğ­run­da ca­nı­nı fe­da et­mek üze­re ye­tiştirilmiş, eği­til­miş­tir.
Va­ta­nı ve mil­le­ti için şe­hit ol­mak, Türk as­ke­ri için en bü­yük şe­ref­tir.
Türk su­ba­yı için, şe­hit­lik­ten son­ra, or­du­da ula­şı­la­bi­le­cek en yük­sek rüt­be ise or­ge­ne­ral ve ora­mi­ral­lik­tir.
Bu­gün 30 Ağus­tos 2013’tür.
Bü­yük Ta­ar­ru­z’un 91’in­ci Yıl­dö­nü­mü.
Bu­gün, Türk Or­du­su­’nun ye­tiş­tir­di­ği ve ül­ke­si­ne, mil­le­ti­ne uzun yıl­lar hiz­met et­miş; baş­ta 18 or­ge­ne­ral / ora­mi­ral ol­mak üze­re yüz­ler­ce ge­ne­ral / ami­ral, su­bay, ast­su­bay ile si­vil me­mur ce­za­ev­le­rin­de­dir.
18 or­ge­ne­ral ve ora­mi­ra­lin isim­le­ri ve bu­lun­duk­la­rı son gö­rev­ler ise şöy­le­dir:
Emekli Org. Hik­met Kök­sal (Kara Kuvvetleri K.)
Emekli Org. Ah­met Çö­rek­çi (Hava Kuvvetleri K.)
Emekli Org. İl­han Kı­lıç (Hava Kuvvetleri K.)
Emekli Org. Teo­man Ko­man (Jandarma Genel K.)
Emekli Org. Çe­vik Bir (1. Or­du Komutanı)
Emekli Org. Çe­tin Do­ğan (1. Or­du Komutanı)
Emekli Org. Tun­cer Kı­lınç (M.G.K. Genel Sek.)
Emekli Ora. Bü­lent Alp­ka­ya (Deniz Kuvvetleri K.)
Emekli Ora. Öz­den Ör­nek (Deniz Kuvvetleri K.)
Emekli Org. İb­ra­him Fır­tı­na (Hava Kuvvetleri K.)
Emekli Org. İl­ker Baş­buğ (G.Kurmay Başkanı)
Emekli Org. Hur­şit To­lon (1. Or­du Komutanı)
Emekli Org. Fev­zi Tür­ke­ri (Jandarma Genel K.)
Emekli Org. Or­han Yö­ney (Kara K. EDOK K.)
Emekli Org. Şük­rü Sa­rı­ışık (Ege Or­du Komutanı)
Emekli Org. Ha­san Iğ­sız (1. Or­du Komutanı)
Emekli Org. Nus­ret Taş­de­ler (Kara K. EDOK K.)
Emekli Org. Bil­gin Ba­lan­lı (Harp Akademileri K.)
Bü­yük Ta­ar­ru­z’un 91’inci Yıldö­nü­mü mil­le­ti­mi­ze kut­lu ol­sun.
İlker BAŞBUĞ


30 Ağustos esaret altında inleyenleri yüreklendirdi

Necdet Özel, zaferin cumhuriyetin ilanına giden yolda önemli kilometre taşı olduğunu ifade etti.


Necdet Özel, zaferin cumhuriyetin ilanına giden yolda önemli kilometre taşı olduğunu ifade etti.
GE­NEL­KUR­MAY Baş­ka­nı Or­g. Nec­det Özel, Za­fer Bay­ra­mı ve Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Gü­nü me­sa­jı ya­yım­la­dı. Özel, za­fe­rin cum­hu­ri­ye­tin ila­nı­na gi­den yol­da önem­li bir ki­lo­met­re ta­şı olur­ken, dün­ya­nın dört bir ya­nın­da esa­ret al­tın­da in­le­yen mil­let­le­ri ba­ğım­sız­lık mü­ca­de­le­le­rin­de yü­rek­len­di­ren bir ör­nek teş­kil et­ti­ği­ni be­lirt­ti. Özel, şun­la­rı kay­det­ti: “Bu­gün, dün­ya or­du­la­rı­nın gıp­tay­la ta­kip et­ti­ği ordumuz, da­ha da güç­lü ol­mak için ça­lış­ma­la­rı­na de­vam et­mek­te­dir. Baş­ko­mu­ta­nı­mız Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk ve si­lah ar­ka­daş­la­rı ile aziz şe­hit­le­ri­mi­zi rah­met ve min­net­le, ga­zi­le­ri­mi­zi şük­ran­la anı­yorum. Ordumuzun her ka­de­me­sin­de gö­rev ya­pan per­so­ne­li­mi­zin Za­fer Bay­ra­mı­’nı kut­lu­yor; ken­di­le­ri­ne de­ğer­li ai­le­le­riy­le ba­şa­rı, mut­lu­luk ve esen­lik­ di­li­yo­rum.” (AN­KA)

Diyarbakır’da ‘Turuncu’ alarm!

Diyarbakır'da alrm seviyesi, 'İkinci derecede yüksek tehlikeyi haber veren' alarm olarak bilinen turuncuya çıkarıldı.


Türkiye’nin doğu hava sahasının kontrol ve güvenliğini sağlamakla görevli olan Diyarbakır 2′nci Hava Kuvvet Komutanlığı’nın 8′inci Ana Jet üssünde, Suriye’de yaşanan gelişmeler ve ABD başta olmak üzere uluslararası güçlerin Suriye’ye yönelik olası hava saldırısı karşısında alarm seviyesinin ‘İkinci derecede yüksek tehlikeyi haber veren’ alarm olarak bilinen turuncuya çıkarıldığı belirtildi.
Suriye’ye uluslararası güçlerin müdahale olasılığına karşı 2′nci Hava Kuvvet Komutanlığı’na bağlı Merzinfon’daki 5′inci Ana Jet üssü ve Malatya Erhaç’taki 7′nci Ana Jet üssünden takviye savaş uçaklarının da Diyarbakır’daki merkezi kaydırılması ile uçak sayısının 100′e yaklaştığı belirtildi. Diyarbakır’daki üstte bulunan hangarlara çekilen savaş uçaklarına mühimmat yüklendiği ve hazır bekletildiği belirtildi.
Üsteki hangar sayısının yetersiz kalması nedeniyle bazı uçakların hangarlarda, bazılarının ise hangarların yanında görev beklediği belirtiliyor. Hava üssünde görev yapan personellerin izinleri kaldırılırken, izinde olanların ise göreve çağrıldığı belirtildi.
Türkiye-Irak sınırında yapılan keşif uçuşlarının ise daha önce belirlenen keşif uçakları ile gerçekleştirildiği ve bu keşiflerinde son gelişmelerle artığı belirtildi.
DHA


sozcu.com.tr

‘Atatürk’ü anmadılar!

Saygı duruşundan 'Atatürk' çıkarılınca CHP ve MHP il başkanları Vali ile tartıştı.


Çorum’da 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları sırasında saygı duruşunun Atatürk ve şehitlerden söz edilmeden yapılmasına tepki gösteren CHP ve MHP il başkanları ile Vali Sabri Başköy arasında tartışma çıktı. Vali Başköy’e tepki gösteren iki il başkanı töreni terk etti.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları bugün saat 09.30’da Atatürk Anıtı’na çelenk konulmasıyla başladı. Valilik, Garnizon Komutanlığı ve Çorum Belediyesi’ne ait çelenklerin anıta konulmasının ardından saygı duruşunda bulunularak İstiklal Marşı okundu.
Tören sonunda MHP İl Başkanı Ercan Daşdan ve CHP İl Başkanı Cengiz Atlas ile Çorum Valisi Sabri Başköy arasında, “Neden Atatürk ve silah arkadaşları, aziz şehitlerimiz için bir dakikalık saygı duruşu denilmedi” yüzünden kısa süreli gerginlik çıktı.
Tören sonrası Çorum Valisi Sabri Başköy’ün yanına yaklaşan MHP İl Başkanı Ercan Daşdan, “Vali bey, kim için, ne için saygı duruşunda bulunuldu. İsim yok, bir şey yok, bu iş iyice laçkalaştırıldı” dedi. Vali Sabri Başköy ise, “Yönetmelikte bu böyle tarif edilmiştir. Hiçbir hata yok, bu olayı polemik konusu yapmaya da gerek yok” diye cevap verdi.

Araya giren CHP İl Başkanı Cengiz Atlas ise, “Tören komutanı Atatürk ve silah arkadaşları için bir dakikalık saygı duruşu demesi lazım. Bunlar neden söylenmiyor ve sürekli aynı hatalar tekrar ediliyor. Törenlerde bu tür hatalar gelenek haline getirildi” dedi.

CHP İl Başkanı Cengiz Atlas bu tartışmayla ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada, “Sayın Vali ‘Hata yok’ diyor. Ona göre hata yokmuş, geçmişte de aynı hatalar yapıldı. O iki kelimeyi söyleyeceksiniz. Atatürk ve silah arkadaşları ve aziz şehitlerimiz için diyeceksiniz. Bu topraklar o şehitlerimizin kanı ile sulandı. Bağımsızlığımız o şehitlerimizin kanları ile kazanıldı. Onları şükranla, minnetle anıyoruz” diye konuştu. İki il başkanı daha sonra tören alanını terk etti, devam eden programlara katılmadı.
(DHA)
sozcu.com.tr

AKP-Cemaat gerginliği yargıya yansıdı

AKP-Cemaat gerginliğinde son nokta. Yargı'da kritik değişiklikler yapıldı. Cemaate yakın isimlere pasif görevler verildi. İşte o atamalar...


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı görevine atanan Fethi Şimşek, Ankara Adliyesi’nde görevli başsavcı vekilleri ve savcılar arasında yeni görev bölümü yaptı.
CEMAATE TASFİYE
Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ’ın haberine göre,  Şimşek, kritik büroların başındaki başsavcı vekilleri ve savcıları değiştirdi. Deniz Feneri soruşturmasında örgüt ve dolandırıcılık suçlarından takipsizlik veren Başsavcı Vekili Harun Kodalak, savcılar Veli Dalgalı ve Hakan Pektaş’a ödül gibi görevler verildi; cemaate yakın isimler pasifize edildi.
YARGIDA KRİTİK DEĞİŞİKLİKLER
Ankara’da “gizli Oslo soruşturması”nda görev alan veya bilgisi olan başsavcı vekillerine ise daha pasif görevler verildi. Bunların başında Memur Suçları Soruşturma Bürosu’ndan sorumlu olan Başsavcı Vekili Şadan Sakınan geldi. Sakınan’ın, bu görevden alınarak sadece adliyenin idari işlerine bakması kararlaştırıldı. Sakınan’dan ayrıca Teknik Büro da alındı. Sakınan, görevinden ayrılırken yürüttüğü KPSS soruşturmasını da bırakacak ve artık bu soruşturmaya bakamayacak.
Bürokratlar ile belediye başkanları olmak üzere tüm memurlar hakkındaki soruşturmaları yürüten Memur Suçları’nın başına Başsavcı Vekili Zeki Bayrakgetirildi. Bayrak’a ayrıca kritik görev olan Teknik Büro da verildi. Memur Suçları’nın Teknik Büro’daki işlerini Savcı Abdullah Bulgen yapıyordu. MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammed Dervişoğlu hakkında haksız mal edinmekten dava açmasıyla gündeme gelen Bulgen, bu görevlerinden alındı. Artık Teknik Büro’da Deniz Feneri soruşturmasında örgüt ve dolandırılıcılık suçlarına takipsizlik veren savcılardan Veli Dalgalı görev yapacak. Dalgalı, Ethem Sarısülük’ü vuran polise meşru müdafaadan dava açmıştı. Gizli Oslo soruşturmasını başlatan isim olan ve sonrasında Parlamenter Suçlar Bürosu’ndan sorumlu Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen, bu görevden alınarak cezaevilerinden sorumlu oldu. Görüşen, İnfaz Bürosu’na da bakacak.


sozcu.com.tr

30 Ağustos’ta Gezi sloganları

Ankara'daki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında 'Her yer Taksim her yer direniş' sloganları atıldı.


30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında Ankara’da Anıtkabir’de yapılan ilk törenin ardından devlet erkanı Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen resmi geçit törenine katıldı.
Cumhurbaşkanı Gül’ün ayakta izlediği törende “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” sloganları atıldı.
Vatandaşların arasına yerleştirilen sivil polislerin güvenliği sağladığı törenlerde protokole yakın tribünlerden de Gezi sloganları yükseldiği duyuldu.

sozcu.com.tr

29 Ağustos 2013 Perşembe

Almanya’dan Ankara’ya rest!

Alman Hükümeti, “Türkiye’deki patriotlarımız ve askerlerimiz operasyonda kullanılamaz. Türkiye Suriye operasyonuna katılırsa, geri çekebiliriz” açıklamasını yaptı.

ALMANYA’da hükümet, Türkiye’ye Ramstein Üssü’nden gönderilen, 298 Alman askerinin görev yaptığı Patriot füzelerinin “Suriye’ye karşı bir operasyona katılırsa” kullanılamayacağını açıkladı.
Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, “Bu füzeler Türkiye’de salt savunma amaçlıdır. Bu görevde bir değişiklik olmamıştır” dedi. Bu, Türkiye’nin saldıran grup içinde yer alması sonucu, bir karşı saldırıya uğrarsa füzeleri kullanamayacağı anlamanı da geliyor.
Türkiye’nin bu füzeleri Suriye krizinde kullanamayacağını belirten sözcüye bir destek de Savunma Bakanı Thomas de Maeiziere’den geldi.
AKTİF GÖREV ALAMAZ…
Bakan Maieiziere, “Türkiye bir NATO üyesidir. Bir üyeyi koruma amaçlı bu füzeler gönderilmiştir” dedi. Maeiziere’nin bu açıklaması Alman Hükümeti’nin, Türkiye’ye asker gönderirken çıkardığı tezkereyi hatırlattı. Uzmanlar, “Türkiye, Suriye’ye karşı yapılacak bir operasyonda aktif görev alırsa, bu tezkere geçersizdir ve kesinlikle Patriotlar kullanılamaz” diyor.
MUHALEFET DE AYNI GÖRÜŞTE
Anamuhalefet Sosyal Demokrat Parti de, bu teze destek verdi. Parti Sözcüsü Rainer Arnold, “Türkiye’nin olası bir askeri operasyona katılması durumunda, Alman Patriot’ları ve askerleri geri çekilmelidir. Ya da meclisten yeni bir yetki alınmalı” dedi.
NATO anlaşmaları çerçevesinde Türkiye’ye gönderilen Patriot’lar ancak, savunma amaçlı kullanılabilirken, Patriot’u alan bu ülkenin başka ülkeye “NATO kararı olmaksızın saldırması ve karşı saldırıya uğraması halinde” bu durumun geçerli olmayacağı belirtiliyor. SPD’ye diğer bir muhalefet partisi olan Sol Parti’den de destek geldi.
Almanya’da 22 Eylül’de yapılacak genel seçimler öncesi böyle bir yetkinin çıkmasına ise imkansız gözüyle bakılıyor. Çünkü Alman halkının büyük bir çoğunluğu savaşa karşı çıkıyor.


Ali GÜLEN / FRANKFURT - SÖZCÜ

Benzin ve motorine büyük zam

Benzin ve motorinin fiyatı bu geceden itibaren geçerli olmak üzere zamlandı...


Benzinin pompa fiyatı litrede 14 kuruş, motorinin pompa fiyatı litrede 17 kuruş zamlandı.
Akaryakıt fiyatlarındaki artışta Suriye gerginliği nedeniyle ham petrol fiyatlarının yükselmesi ve döviz kurundaki yükseliş neden oldu.
Zamlarla birlikte 97 oktan benzinin litre fiyatı 5.16 TL’ye, motorinin fiyatı da 4.60 kuruşa yükselecek.  Yaygın olarak kullanılan 95 oktan benzinin fiyatı da zam sonrasında 5 lirayı geçmiş olacak.
Akaryakıt ürünlerinin perakende satış fiyatları, dağıtım şirketlerinin maliyetlerine ve rekabet şartlarına, illere ve söz konusu şirketlere göre litrede birkaç kuruş farklılık gösterebiliyor.
Yılbaşından bu yana benzine gelen zam yüzde 16.2 olurken, motorin zammı ise yüzde 19.4′e ulaştı.
Benzin ve motorine geçtiğimiz hafta da sırasıyla 11 kuruş ve 8 kuruş zam yapılmıştı.

sozcu.com.tr

Palalı İstanbul’da gözaltına alındı!

'Palalı saldırgan' Sabri Çelebi İstanbul'da gözaltına alındı.


Gezi Parkı olayları sırasında göstericilere elindeki “Zırh” tabir edilen bıçakla saldırarak biri polis iki kişiyi yaraladıktan sonra hakkında yakalama kararı çıkan Sabri Çelebi, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Olaydan sonra yakalanan Sabri Çelebi, önce serbest bırakılmış, Fas’a gitmesinin ardından hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. Sabri Çelebi’nin işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye çıkarılacağı öğrenildi.
Gezi parkı olayları sırasında Talimhane caddesi üzerinde gösteri yapan bir gruba elindeki “Zırh” tabir edilen bıçakla saldıran Sabri Çelebi, kendisini durdurmaya çalışan bir emniyet müdürünü yaralamış, bir kadın da Sabri Çelebi’nin tekmesinden kurtulamamıştı. Olaydan kısa süre sonra polis tarafından gözaltına alınan Sabri Çelebi, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Ancak Savcılığın serbest bırakmaya yaptığı itirazın ardından Sabri Çelebi, hakkında tekrar yakalama kararı çıkarılmıştı. Polis Sabri Çelebi’yi yakalamak için tekrar harekete geçerken şüphelinin yakalama kararı çıkmadan bir gün önce Atatürk Havalimanından eşi ve çocuğuyla birlikte Fas’a gittiği belirlenmişti. Fas’tan yaptığı açıklamalarda mutlaka Türkiye’ye geri döneceğini söyleyen Sabri Çelebi, bugüne kadar beklenen uçaklardan çıkmamıştı.
Sabiha Gökçen havalimanında Fas’tan gelen bir uçaktan indiği öğrenilen Sabri Çelebi,, kontrol noktasında bulunan polisler tarafından hakkındaki yakalama kararı gereği gözaltına alındı. Havalimanında işlemleri tamamlandıktan sonra Asayiş Şube Müdürlüğüne getirilen Sabri Çelebi, geceyi Cinayet Büro Amirliğinde geçirdi. Sabri Çelebi’nin hakkında yakalama kararı olduğu için ifadesinin alınmayacağı ve Çağlayan Adalet Sarayına gönderileceği öğrenildi. (DHA)


sozcu.com.tr

Türkiye’yi vurabilir!

İngiliz gazeteler Suriye'ye askeri müdahaleyi ele aldı.


İngiltere’de gazeteler bugün Suriye’ye askeri müdahale yapılabilmesi için hükümetin İngiliz Parlamentosu’na öneri sunmasına dair gelişmeleri ve iç savaşın Suriye’nin komşularına etkilerini ele alıyor.
Telegraph: ‘Suriye Türkiye’nin güvenliğini tehdit edebilir’
Daily Telegraph gazetesi, Suriye’yle ilgili haberlerinde öncelikle, askeri müdahale olması durumunda ülkenin nasıl misilleme yapabileceğini değerlendiriyor.
Daily Telegraph, Esad rejiminin Batı’dan gelebilecek bir saldırıya dolaylı yoldan karşılık verebileceği görüşüne yer veriyor.
Esad rejimini yakından tanıyan bir akademisyen olan Joshua Landis’e göre “Suriye rejimi yeni bir cephe, yeni bir savaş istemiyor. Ancak bir suikast, bir iki yerde bombalı saldırı düzenlenmesi daha büyük bir olasılık.”
Bununla beraber aralarında İsrail, Ürdün, ve Suriyeli muhaliflerin de olduğu olası misilleme listesinde bir seçenek de Türkiye.
Gazete, olası hedeflerin başında ABD’nin İncirlik üssünü ya da İngiltere’nin Kıbrıs’taki askeri üssünü sayıyor.
Daily Telegraph’a göre “Her ikisi de Suriye ordusunun Scud B füzelerinin 300 kilometrelik menzili içinde yer alıyor. Bu füzelere kimyasal silah yerleştirilebilir. Bununla beraber askeri üslerin hedef alınması Batı’nın tam kapsamlı bir saldırı başlatması riskini de beraberinde getirir.”
Gazete, Esad karşıtı diye nitelediği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sınırdan muhaliflerin ve silahların geçmesine izin verdiğini hatırlatıyor ve ekliyor: “Ama Esad’ın yaptığı söylenen Reyhanlı’daki bombalı saldırı, Erdoğan’ın Suriye politikasından duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmek isteyen yerel halkı sokaklara döktü.
“Bunun gibi saldırıların devam etmesi kendisinin otoritesine darbe vurabileceği gibi, Suriye’nin de önemli bir NATO üyesinin güvenliğini tehdit edebileceği yönünde Amerika’ya açık ve net bir mesaj gönderecektir.”
‘Suriye konusunda bir karar verilmesi için aceleci davranılması büyük hata’
Telegraph için bir makale kaleme alan Peter Oborne, Suriye konusunda bir karar alınması için aceleci davranılmasının büyük hata olacağını yazıyor.
Irak savaşı için mecliste yapılan görüşmelerde söylenenlerle bugün Suriye hakkında söylenenler arasında “korkutucu bir benzerlik” olduğunu yazar Oborne, dönemin başbakanı Tony Blair’in “ellerinde Irak’ta kitle imha silahı olduğuna dair güvenilir kanıtlar olduğu” savının saçmalık olduğunun ortaya çıktığını hatırlatıyor.
Yazar, bu yüzden Cameron’ın kanıtlar sunmak zorunda olduğunu söylüyor ve daha sonra Mısır’da olanlara dikkat çekiyor: “Orta Doğu’da çok daha korkunç olaylar oldu. Mısır’da askeri junta bin kişiyi vurdu, ama nedense kınama gelmedi.”
Financial Times, manşetten duyurduğu haberde İngiltere Parlamentosu’na Suriye’ye müdahale edilmesine izin verilmesi için önerge sunma hazırlığında olan Başbakan David Cameron’ın 180 derece dönmek zorunda kaldığını yazıyor.
Gazete, Başbakan’ın sabah saat 7′de İngiltere’nin 24 saat içinde sivillerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasına izin veren bir önergenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunulacağını söylediğini, ama bunun Rus vetosuna takıldığını yazıyor.
Financial Times ayrıca saat 10′da BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un kimyasal silah denetçilerinin araştırmalarını tamamlamaları için dört güne daha ihtiyaçları olduğunu açıkladığını aktarıyor.
Gazetenin haberi, bu açıklamanın ardından Irak savaşından kalma kötü anıları olan ana muhalefet İşçi Partisi’nin BM denetçilerinin görevlerini tamamlayabilmeleri için hükümetin tezkere önergesinden desteğini kısmen çektiğini yazıyor.
Guardian: ‘Suriye saldırının geniş etkilerine dair uyarıyor’
Guardian gazetesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’ye askeri müdahale başlatması durumunda olabilecekler üzerine Suriye’nin Birleşmiş Milletler büyükelçisinin sözlerine yer veriyor.
Gazetenin haberine göre büyükelçi Beşar el Caferi “Libya ve Irak’ta olanlar da akılda tutulduğunda” Muhammer Kaddafi’nin 2011′de devrilmesinin “teröristlerin Afrika’ya yayılmasına yol açtığını” söyledi.
Guardian, Şam’ın da benzer mesajlar vererek, “muhaliflerin arasında cihatçıların da olduğu endişelerinden faydalanmaya çalıştığını” öne sürüyor.
Gazete bir başka haberinde, Suriye Hava Kuvvetleri’nden kendilerine geçmişte güvenilir bilgi aktaran bir kaynağın, 13 pilotun Batılı güçlerin saldırılarına karşı intihar pilotu (kamikaze) olmaya gönüllü olduğunu söylediğini yazıyor. Guardian, bu bilgiyi doğrulayamadığını da habere eklemiş.
Kendilerine mesaj gönderen kişi “Amerikalıları ve İngilizleri durdurmak için Suriye ordusunda herhangi bir anda intihara saldırısına hazır 8 bin şehidimiz var.” demiş.
Londra’da Parlamento önünde askeri müdahaleye karşı protesto yapıldığına da dikkat çekiyor Guardian.
Gazetenin bir başka haberiyse Suriye’ye askeri müdahalenin yasallığıyla ilgili. Guardian, konuştukları hukukçuların, Amerika ve müttefiklerinin Suriye’ye müdahale için uygun yasal bir argüman sunabileceğine inanmadıklarını söylediklerini yazıyor.
Gazetenin haberi, savaşın meşru kılınması için uluslararası ortamda kabul edilen tek savın meşru müdafaa olduğunu; Amerika’nın da Suriye’deki iç savaşın kendilerine bir tehdit unsuru oluşturduğunu savunmakta zorlanabileceğine dikkat çekiyor.
Times: ‘Seçmenler askeri müdahaleye karşı’
Times gazetesi, İngiltere’de YouGov araştırma şirketi tarafından gazete için yapılan bir kamuoyu araştırmasına dayanarak son 24 saatte askeri müdahale planlarının açıklanmasıyla oy verenlerin plana muhalefetinin arttığını yazıyor.
Gazete, 26 ve 27 Ağustos’ta halkın %25′inin askeri müdahaleyi desteklediğini, ama bunun 27 ve 28 Ağustos’ta %22′ye gerilediğini aktarıyor.
Aynı şekilde, Times için yapılan araştırmaya göre askeri müdahaleye muhalefet %50′den 24 saat içinde %51′e çıkmış.
Independent: ‘İsrail, Suriye’den atılacak roketlere karşı hazırlanıyor’
Independent gazetesi için Kudüs’ten bildiren Ben Lynfield, olası bir Suriye saldırısına karşı İsrail ordusunun yüzlerce ihtiyat personelini göreve çağırdığını yazıyor.
Gazeteye konuşan ama ismini vermeyen bir hükümet yetkilisi, kabinenin yaptığı görüşmelerde Suriye’nin saldırma olasılığının “düşük” olduğuna kanaat getirildiğini söylemiş.
Independent, buna rağmen, İsraillilerin gaz maskeleri ve diğer acil durum gereçleri almak için ülke geneline kurulan dağıtım merkezlerinde kuyruk olduğunu aktarıyor.
(BBC Türkçe)

sozcu.com.tr

ABD ve İngiltere’den geri adım

ABD Başkanı Barack Obama, Suriye'ye karşı yapılması muhtemel bir operasyon konusunda henüz kararını vermediğini açıkladı.


Suriye’de geçtiğimiz hafta yüzlerce kişinin ölümüne neden olduğu bildirilen kimyasal silah saldırısıyla ilgili Başkan Obama dün gece açık açık müdahaleden bahsetti ama istihbarat raporları konusunda ABD’li yetkililerden yapılan açıklamalarda geri adım atma sinyalleri geldi. Washington’ın en önemli müttefiki İngiltere’de de muhalefetin fren koymasıyla operasyonun ertelenmesi beklentisi ortaya çıktı.
Suriye’den 21 Ağustos’tan bu yana çok sayıda video, fotoğraf ve görgü tanığı ifadesi geldi. Ancak Beyaz Saray Şubat 2003′te dönemin Dışişleri Bakanı Colin Powell BM Güvenlik Konseyi kürsüsüne çıkıp Irak’taki kitle imha silahlarıyla ilgili sonradan yalanlanan kanıtları sunduğu günden bu yana en büyük istihbarat sınavına hazırlanıyor.
O günün üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçti. Ama Irak konusundaki baştan savma istihbarat raporlarının gölgesinin ABD’nin Ortadoğu’daki savaşının üzerindeki gölgesi hala çekilmedi. Dolayısıyla Beyaz Saray hem Suriye’deki çatışmanın içine çekilmeye muhalif bir kamuoyuyla hem de bir başkanın daha Kongre’nin istişaresi ve onayı olmadan savaşa girebilme ihtimali nedeniyle öfkeli milletvekilleriyle karşı karşıya.
OBAMA: SURİYE KONUSUNDA HENÜZ KARAR VERMEDİM
ABD Başkanı Barack Obama, Suriye’ye karşı yapılması muhtemel bir operasyon konusunda henüz kararını vermediğini açıkladı.
Suriye’nin sivil halka karşı kimyasal silah kullandığı konusunda anlaşmazsızlık olmadığını belirten Obama, kimyasal silah kullanarak uluslarası normların ihlal edilmesinin sonuçlarının olması gerektiğini ifade etti.PBS televizyonuna konuşan Obama, baktıkları bütün delillerden sonra kimyasal silahların muhalifler tarafından değil, Suriye devleti tarafından kullanıldığı kararına vardıklarını söyledi. Güvenlik danışmaları ile istişare yapmaya devam ettiğini kaydeden Obama, “Suriye’de ucu açık bir çatışmaya karşı ilgim yok ama bizi tehdit edebilecek kimyasal silahlar konusunda uluslarası normların ihlal edilip edilmediği konusundan emin olmamız lazım” dedi.
Müttefik ülkeler ve uluslarası toplum ile görüşmelere devam ettiğini de hatırlatan Obama, Suriye’ye yanıt konusunda karara varmadıklarını, fakat kimyasal silah kullanımına karşı bir tepki olacaksa bunun Esad rejimi için tekrar kimyasal silah kullanmaması noktasında ciddi uyarı olacağını ifade etti.Obama, “Bu durum, tüm sorunları çözmeyecek. Ne yazık ki masum ölümlere son vermeyecek. Ancak ülkedeki siyasi çözümün olması için Rusya gibi ülkelerle çalışmaya hazırız” şeklinde konuştu.
Uzun zamandır Suriye’de trajik olayların yaşandığını ve Esad’ı iktidardan ayrılmaya çağırdığını aktaran ABD Başkanı, “Rejimin kimyasal silah kullanması halinde bazı hesapların değişeceğini söylemiştim. Bu hem uluslarası normlar hem de ABD’nin çıkarlarına yöneliktir. Suriye dünyanın en büyük kimyasal silah depolarından birine sahip bir ülkedir. Kırılgan bir bölgede yer alıyor. Suriye bölgede NATO üyesi Türkiye, müttefik ülke Ürdün ve İsrail gibi ülkerle komşu durumdadır. Suriye’nin elindeki kimyasal silahların başka grupların eline geçmesini istemeyiz” diye konuştu.
İNGİLTERE MUHALEFETİ FREN KOYDU
ABD’nin operasyon hazırlığı sırasındaki en önemli müttefiki Londra’da da geri adımlar atılıyor. Bugün Avam Kamarası’nda yapılacak kritik oylama öncesi İşçi Partisi’nin yoğun muhalefetiyle karşılaşılınca Suriye’ye askeri müdahaleye katılımının önüne sert bir fren koyuldu.Önceki gün İşçi Partisi Başkanı Ed Miliband muhalefetin Cameron’ı destekleyeceğine işaret etmişti. Ancak dün gece yeniden devreye giren muhalefet, destek karşılığında altı talepte bulundu. Bu talepler arasında denetçilerin raporuyla ilgili bir BM Güvenlik Konseyi oylaması yapılması, Avam Kamarası’na detaylı raporlar verilmesi, İngiltere eyleme geçmeden önce ikinci bir oylama yapılması, Esad rejiminin kimyasal saldırısından sorumlu olduğuna dair “ikna edici kanıtlar” bulunması ve müdahale için “uluslararası hukukta açık bir temel” olması.Gölge kabinenin dışişleri bakanı Douglas Alexander bu talepler karşılanmadıkça ‘evet’ oyu vermeyeceklerini belirtirken “Başbakan’a açık çek vermeye hazır değiliz” dedi.
HOLLANDE’DE DE GÖNÜLSÜZ
Suriye Meclis Başkanı’nın da İngiliz mevkidaşına mektup yazarak İngiltere parlamentosundan bir heyeti Şam’a davet ettiği dakikalarda Fransa Cumhurbaşkanı’ndan müdahaleyle ilgili gönülsüz açıklamalar geldi. ABD’li ve İngiliz yetkililerin dün akşamdan bu yana yaptığı açıklamalar da müttefiklerin operasyon konusunda geri adım attığına işaret ediyordu.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da bir taraftan Akdeniz’e “Şövalye Paul” isimli son teknolojiyle donatılmış modern fırkateynini gönderirken bir tarafan da “poliltik çözüm”ü ön plana çıkaran açıklamalarda bulundu. Önceki gün ‘operasyona hazır olduklarını’ kesin dille açıklayan Hollande’ın, Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Ahmed Cerba ile görüşmesinin ardından “Politik çözüm için her şey yapılmalı” demesi dikkat çekti.
DHA


sozcu.com.tr

‘48 saatte 100 füze atılacak’

İngiltere’de yayımlanan Daily Telegraph gazetesi, ‘Batı’nın bir saldırısı, muhtemelen 100’den fazla füzenin atılacağı 48 saatlık yıldırım bir baskın ile başlayacak’ derken ABD uçaklarının Kıbrıs ve Türkiye’nin güneyinden havalanabileceğini yazdı.


Gazete İngiliz donanmasına ait Trafalgar türü bir denizaltının, Tomahawk füzelerini ateşlemek üzere Akdeniz’deki Amerikan savaş gemilerine katılacağını öne sürdü.
‘İncirlik kullanılacak’
Füzelerin Esad rejiminin komuta ve kontrol tesisleri, silah teslim merkezleri, istihbarat üsleri ve milis eğitim kamplarını yok etmek için fırlatılacağını iddia eden Telegraph, “ABD uçakları, Kıbrıs ve Türkiye’nin Güneyindeki hava üslerinden havalanabilir” diye yazdı. BBC ise Suriye müdahalesinde “Türkiye’deki İncirlik ve İzmir’deki üsler baskınlar için kullanılabilir” öne sürdü. Öte yandan, AP haber ajansı Suriye’ye müdahalenin İngiltere Başbakanı David Cameron’ın bugün mecliste acil durum toplantısı yaptıktan sonra başlayabileceğini öne sürdü. AP’ye göre ABD Başkanı Barack Obama’nın salı günü başlayacak yurtdışı gezisi öncesinde müdahaleyi gerçekleştirmek için dört günü var.

TÜRKİYE BM SÜRECİNİ BEKLEYECEK
Türkiye, Suriye konusunda önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) sürecinin tamamlanmasından yana. Ankara, BMGK’de Rusya ve Çin’in vetosu gelmesi halinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ABD’li mevkidaşı John Kerry ve diğer Batılı müttefiklerle üzerinde mutabık kaldığı ‘Gönüllüler Ordusu’nu gündeme taşımayı planlıyor.

GÖZLER OBAMA’DA!
Amerikan kamu televizyonu PBS’e konuşan ABD Başkanı Barrack Obama, kimyasal silahı Esad rejiminin kullandığına kanaat getirdiklerini, askeri müdahale konusunda son kararı vermediğini ancak kimyasal silahlara karşı bir uyarı atışının iyi olacağını söyledi.
“Irak’takinden farklı, uzun bir çatışma doğurmayan ve Amerikan çıkarlarını zedelemeyecek bir seçeneğin mümkün olduğunu” kaydeden Obama “Eğer bir kararlı ama sınırlı bir şekilde uyarı atışı yaparsak, ‘kimyasal silah yok’ dersek bunun uzun vadede ulusal güvenliğimize olumlu etkisi olabilir” diye konuştu. Obama “Suriye’deki iç savaşa doğrudan askeri angajmanın ise yararlı olmayacağını” belirtti.(ajanslar)

sozcu.com.tr

“Sümeyye küçük düşürüldü”

Başbakan Erdoğan ve kızı Sümeyye’nin, ‘’Küçük düşürülerek, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu’’ gerekçesiyle, Ulusal Kanal’a para cezası verildi.


RTÜK, iki ayrı programda, Başbakan Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan’ın ‘’Küçük düşürülerek, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu’’ gerekçesiyle, Ulusal Kanal’a, 11 bin 886 lira para cezası verdi.
Gazeteport’un haberine göre RTÜK toplantısında Uusal Kanal’da  17 Haziran 2013 günü yayınlanan, Gezi Parkı olaylarına ilişkin program ele alındı. Programa konuk olan Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkanı Çağdaş Cengiz, ” Erdoğan bir diktatör gibi hareket ediyor. Çapsız bir adam. Sokak serserisine yakışır bir üslupla ifadeler kullanıyor’’ dedi.
21 Haziran’da ise Gezi olaylarına ilişkin vatandaşlarla röportajlar yapıldı. 13 yaşındaki bir çocuk, ‘’ Ben 13 yaşındayım ama Tayyip’in benim yaşım kadar beyni yok” dedi.  Bir başka vatandaş da ‘’Tayyip yıllarca, ‘Kızım başörtüsünden dolayı okuyamadı, üniversiteye gidemedi’ diye bir yalan söyledi.  Oysa ki 52 milyar maaş alan Sümeyye, üniversite sınavında barajı bile geçemeyecek düzeyde zekaya sahip” dedi.
Bu yayını değerlendiren RTÜK üyeleri, Başbakan Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan hakkında kullanılan ifadelerin, eleştiri sınırları ötesinde, küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelikte olduğuna karar verdi. Ulusal Kanal’a, 11 bin 886 lira para cezası uygulandı.

sozcu.com.tr

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Dip Lolo Mat...

Dip Lolo Mat...
Beyaz Saray olunca diplomatik yaptırımları şöyle:
“Alınma...”
“Darılma...”
“Kırılma...”
“Burulma...”
“Küs...”

*
Sert (!) yanıtlar veriliyor tabii:
“İncindim hakikaten...”
“Öyle deme ama...”
“İnsan biraz şey yapar...”
“Öyle söylüyorsun ama bir de bak bakalım öyle mi, değil mi?..”
“Aha ben de şuradan şuraya dönüp bakarsam...”

*
“Sayın Başbakanımız aynı zamanda büyük bir diplomattır” dedi ya bakanı...
O zaman bu “Diplomatın” ilk hecesi “Dip...” kısmı bu...
Geçiyoruz ikinci hecesi, bize de mi “lo” kısmına...

*
Yani şimdi sen Mısırlı Rabia’ya ağlarken Amerika ile, İngiltere ile, İtalya ile, Fransa ile... Yani Hıristiyanlarla birlikte Suriye’yi vuracaksın...
Öyle mi?..

*
Ya da...
Mısır’da; kendi orduları müdahale edince “demokrasi elden gitti” diye dört parmağını kaldırıyorsun...
Ama Suriye’ye elin ordularını müdahale etmeye çağırıyorsun...
Bu ne lo?..

*
Pekiii...
İsrail Gazze’yi vururken “van minit” diyerek kızdın da... Şimdi İsrail ile birlikte, aynı cephede Suriye’yi vurmayı nasıl başardın?..

*
Bu millet anlasa da anlamasa da, tüm bunlar senin hırsın...
Egoların...
Cehaletin...
Kinin...
Nefretin ile öldürüyorsun bizi...

*
Bence “Aynı zamanda büyük diplomat” sonuna geldi...
Son hecedir yani:
“...mat.”
Bekir COŞKUN
28 Ağustos 2013
Cumhuriyet

26 Ağustos 2013 Pazartesi

SONBAHAR SALDIRISI EMPERYALİSTLERİN EMRİYLE YAPILIYOR.

15 Ağustos 2013 tarihinde bu köşede, AKP Hükümeti sırasında işçi sınıfının hangi hakları kaybettiğinin listesini yazmıştım. 16 Ağustos günü de, Hükümetin Sonbahar yeni saldırı planını yazmıştım. ÇSGB Faruk Çelik, “Bu paket, çalışma hayatındaki tüm engelleri ortadan kaldıran düzenlemeleri içerecek. Çalışma hayatına köklü değişiklikler geliyor” dedi. İşçiye müjde midir planlanan? Tam tersine planlanan, işçinin değil, sermayenin önündeki engelleri kaldırmak. 16 Ağustos’ta özetle şöyle yazmıştım: “4857 Sayılı İş Yasasının 2. Maddesi, bir işin taşerona verilebilmesi için, o işyerinde mevcut olmayan ve uzmanlık gerektiren bir durumun olmasını şart koşar. AKP’nin bütün ülkeyi taşeron cehennemine çevirebilmek için bu engeli kaldırmaya çalışıyorlar. Taşeron işçiye, “size emeklilik hakkı getiriyoruz” dediler. İşçinin primini işveren SGK’ya değil, özel emeklilik şirketlerine yatıracak. Şirket batarsa, ya da paraları alıp kaçarsa? Ona karışmıyor AKP. Sendikalara da şeker düşünmüşler. “Kazanılmış haklara dokunmuyoruz” diye, sendikalı işçinin tepkisini engellemek istiyorlar. Adını da cilaladılar. ‘Esnek emeklilik’ Bütün kurumlara taşeronlarla tecavüz edilmiş olacak, işçinin primleri ise özel emeklilik şirketlerine şirketlere akıtılacak. Olay bu.”
Emperyalistlere hangi sözleri verdiler? Kıdem tazminatını kaldırma, taşeron sistemi, esnek çalışma, kiralık işçi büroları planları, emperyalistlerin talimatıdır. İşte belgeleri ‘‘İşgücü piyasalarının esnekliğinin artırılması amacıyla TBMM, yeni İş Kanunu’nu 22 Mayıs 2003 tarihinde kabul etmiştir’’ (AKP’nin 25 Temmuz 2003 tarihli IMF’ye taahhüt mektubu) ‘‘4857 sayılı yeni İş Kanunu, kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, ödünç iş ilişkisi, iş paylaşımı modelleri, belirli süreli hizmet sözleşmeleri ve alt işveren uygulamasının yaygınlaşması gibi yeni çalışma biçimlerini yansıtacak şekilde düzenlenmiştir.” (AKP’nin Avrupa Birliği’ne sunduğu Ulusal Program 2003)
Gelelim emperyalistlerin talimatlarına; “İşten çıkarmayı kolaylaştırın... İşten çıkarma tazminatlarını, istihdamı teşvik için azaltın... İşverenin işgücü maliyetini azaltıcı tedbirler uygulayın... İşverenin ödediği sosyal güvenlik primlerini azaltın.’’ (OECD 2000 Rapor) “ 1999 yılında… resmi işsizlik sigortası başlatılmıştır. Bu uygulama, kıdem tazminatı sisteminin yerini alması niyetiyle doğmuştu. Ancak, kıdem tazminatı sistemi devam etti. Çok ağır yükler getiren kıdem tazminatı sorumluluğu daimi istihdamı çok pahalı hale getirerek kayıtlı sektörde istihdam yaratmayı engelleyen unsurlardan biri olmaktadır.’’ (OECD 2006 Raporu) ‘’-Kıdem tazminatı şartlarının firmalar üzerindeki maliyeti azaltılmalı. -Emekli olan çalışanlara kıdem tazminatı ödemesini kaldırın. -Emeklilik yaşının 65'e çıkarın. -Emeklilik gelirinin vergilendirin, -Emeklilerden sağlık sigorta primi alın, -Normal yaşından erken emekli olmak isteyenlerin emeklilik kazanımlarını indirin’’ (OECD 2007 Raporu) ‘‘Emek piyasasındaki katılıkları gidermek amacıyla atılabilecek adımlar arasında: Zorunlu kıdem tazminatı sisteminin rasyonelleştirilmesi, daha esnek koşullu istihdam uygulamalarına izin verilmesi ve istihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılması sayılabilir’’ (IMF Heyetinin Değerlendirmeleri (2007) ‘‘Kıdem tazminatlarını azaltın’’ (Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau -15 Ocak 2008) Belgeleri gördük. ABD ve AB emperyalizmine karşı Türkiye’nin bağımsızlığını savunmak, en başta emekçi hareketinin görevidir. Sadece kendi çıkarları için bile olsa, buna mecburlar. Aydınlık Gazetesi / 21 Ağustos 2013

O defter artık yok!

Erdoğan sinirlenip bir sayfasını yırtmıştı.


Atatürk’ün Selanik’teki evinde bulunan ‘’Anı defteri’’ kaldırıldı. Başbakan Erdoğan, defterde gördüğü bir yazıya sinirlenip sayfayı yırtmıştı.
Vatan gazetesi’nin haberine göre; üç yıllık restorasyon çalışması sonrası yeniden ziyarete açılan Selanik’teki Atatürk evinde bulunan ‘Anı defteri’’ kaldırıldı. Ziyaretçilerin görüşlerini yazdığı ‘’Anı Defteri’’ 7 yıl önce Başbakan Erdoğan’ın ziyareti sırasında görüp sinirlendiği bir yazı nedeniyle tartışmalara neden olmuştu.
2006 yılında Selanik’e giden Başbakan Erdoğan, anı defterinde bir vatandaşın yazısını görüp sinirlenmiş ve o sayfayı yırtmıştı. Fethi Dördüncü adlı vatandaş deftere, ‘’ Tayyip Erdoğan hükümeti, Bakanlar ve AKP milletvekilleri, Atatürk ilke, devrim ve Cumhuriyet idaresini ortadan kaldırıp Hilafet devleti kurma çabasındadır’’ diye yazmıştı. Dördüncü, bu yazı nedeniyle 3 bin lira para cezasına çarptırılmış, Erdoğan’a da 10 bin lira tazminata mahkum olmuştu.
VURAL AÇIKLADI
Selanik’teki Atatürk evinden defterin kaldırıldığını MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural açıkladı. Vural şöyle dedi:
‘’Evin içini boşaltmışlar. Eskiye dair hiç bir şey yok. Binanın zemin katına ‘Atatürk ve çocuk’ odası demişler ancak çocukluğuna dair bir tek eşya yok. Ziyaretçiler ‘Atatürk’ün evine mi yoksa TOKİ’nin örnek konutuna mı geldik ?’ diye soruyorlar. Anı defteri de kaldırılmış. Balmumundan bir heykel var, oturtmuşlar Atatürk’ü film izliyor. Bu ne saygısızlıktır?”
ÜÇ YIL SÜRDÜ
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Atatürk’ün, 1881 yılında Selanik’te doğduğu evi restore ederek, yeniden düzenledi. 2010’da başlayan çalışmalar üç yıl sürdü. Binanın zemin katında “Atatürk ve Çocuk Odası”, birinci katta “Selanik Odası”, ikinci katta “İstanbul Odası” ve üçüncü katta da “Ankara odası” olarak isimlendirilen odalar yer alıyor. Binada Atatürk’ü koltuğa oturmuş şekilde canlandıran silikondan yapılmış bir heykel de bulunuyor. Üst katlarda, evin eski teşhir düzenini gösteren maketler de sergileniyor.
sozcu.com.tr

Esad kimyasal saldırı iddialarının ardından ilk kez konuştu

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, AKP Hükümeti'ni sert sözlerle eleştirdi. Esad, "Türkiye gibi stratejik konuma sahip büyük bir ülkenin, gerici düşünceye sahip Körfez ülkelerinden gelen bir avuç dolarla ayarlanması çok acı" dedi. Rus İzvestia gazetesine konuşan Esad, kimyasal silah oyununun arkasında Amerika'nın olduğunu açıkladı.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, kimyasal saldırı iddialarının ardından ilk kez konuştu.

Kimyasal silah iddialarının tamamen siyasi olduğunu söyleyen Esad, iddiaların kaynağı olarak da Amerika'yı gösterdi. "Teröristlerin kimyasal silah kullanacağından Batılıların haberdar olduğuna dair şüphelerimiz var" diyen Esad, Amerika'nın önce iddiayı ortaya attığını, sonra da delillendirmeye çalıştığını belirtti. 

Rus İzvestia gazetesine konuşan Esad, Suriye'de terörizme başta AKP Hükümeti olmak üzere, Katar ve Suudi Arabistan'ın destek verdiğini açıkladı. Esad, "Suudi Arabistan ve Katar para veriyor, AKP Hükümeti de teröröistlere askeri eğitim ve lojistik destek vererek Suriye'ye geçmelerini sağlıyor. İlk iki yıl parayı Katar sağladı, şimdi ise paralar Suudi Arabistan'dan geliyor" dedi. 

Türk milleti ile AKP Hükümeti'ni kesin ifadelerle ayıran Esad, tüm sorumluluğun Başbakan Tayyip Erdoğan'da olduğunu söyledi. Esad, "Türkiye gibi stratejik konuma ve özgür topluma sahip olan büyük bir ülkenin, gerici düşünceye sahip Körfez ülkesinden gelen bir avuç Dolar'la ayarlanması çok acı" diye konuştu. 



ulusalkanal.com.tr

24 Ağustos 2013 Cumartesi

İçişleri Bakanı'ndan skandal yanıt!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran'ın T.C'nin valilik tabelalarından neden kaldırıldığına ilişkin soru önergesine Muammer Güler'den ilginç bir yanıt geldi: Yer dar

İçişleri Bakanı Muammer Güler'in; Denizli, Balıkesir ve Bursa valiliklerindeki tabelalardan “T.C.” ibarelerinin kaldırılması ile ilgili sorulara verdiği yanıt herkesi şaşırttı. Güler, Balıkesir Valiliğinin “yeri dar” olduğu için TC’yi çıkardığını söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran 93 yıldır tabelalara sığan T.C.’nin AKP döneminde sığmamasının her şeyi açıkladığını bildirdi.

İçişleri Bakanı Muammer Güler; CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ın Denizli, Balıkesir ve Bursa Valiliklerinden T.C.’nin kaldırılması ile ilgili soru önergesini yanıtladı. Bursa Valiliğinde istismarı önlemek için T.C. ibaresinin yeniden konulduğunu belirten Güler; Balıkesir Valiliği’nin ise tabelayı yenilerken “alanın dar olması, yazının uzaktan daha belirgin olması ve okunabilir olması amacıyla” T.C.’yi kaldırdığını ancak yine “istismarı” önlemek için yeniden eklendiğini bildirdi. Güler’in T.C.’nin tabeladan kaldırılmasına “yer darlığı”nı gerekçe göstermesi şaşkınlık yarattı.

Oran: 93 yıldır TC tabelalara sığıyor

Bakan Güler’in açıklamasına tepki gösteren Umut Oran şunları söyledi

“93 yıldır tabelalara sığan T.C. yazısı AKP döneminde tabelalara sığmaz oldu. Önergede yazdığım gibi Cumhurbaşkanının dışında makam arabasında bayrak taşıyan sadece büyükelçilerimiz ve valilerimizdir. İki meslek grubunun da gelip gecen hükümetleri değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ettiklerini bir kez daha kendilerine hatırlatmak isterim. Bu yanıttan şunu da anlıyoruz ki yurttaşımız tepki göstermese bizler takip etmesek valiliklere göre ‘istismar’ konusu haline gelmese oldu bittiyle istediklerini yapacaklar. Bu kabul edilemez, konunun her zaman takipçisiyiz. Yurttaşlarımız ve sayın valilerimiz hiç merak etmesinler CHP iktidarında Türkiye Cumhuriyeti ve T.C. ibaresi bütün belgelere, tabelalara rahatça sığacak, bundan kimse kuşku duymasın.” 


Aydınlık / ANKARA

TSK kendi gününde misafir oldu

30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü kapsamından düzenlenen resepsiyonu Cumhurbaşkanlığı yapacak.

"Devlet Protokol Yönetmeliği"nin değişmesinin ardından, Türk Silahlı Kuvvetleri artık kendi gününü "misafir" olarak kutlayacak.

30 Ağustos Resepsiyonu AKP iktidarının türban dayatması nedeniyle bugüne kadar eşsiz yapılıyordu.

Bu kez daveti Cumhurbaşkanı ve türbanlı eşi yaptı. Türban nedeniyle eşsiz yapılan resepsiyonlar sona erdi ve daveti yapan türbanlı oldu.

Konuklara 30 Ağustos davetiyeleri gönderilmeye başlandı. Davetiyede resepsiyon kıyafeti olarak koyu renk elbise, uzun etek ve mesdres yani askerlerin resepsiyon kıyafeti giyilmesi şartı getirildi. 

Geçen yıl yapılması planlanan 30 Ağustos Tebrikat Töreni, Abdullah Gül'ün rahatsızlığı gerekçesiyle iptal edilmişti. 2011'deki resepsiyon ise terör olayları gerekçe gösterilerek yapılmamıştı.

ulusalkanal.com.tr

Ve korkulan oldu!

MİT: PKK’nın elinde kimyasal silah var


Milli İstihbarat Teşkilatı, PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD’nin Kandil’deki üst yönetimin talimatıyla Suriye’de VX adı verilen sinir gazını temin ederek K. Irak’a gönderdiğini tespit etti.
Suriye’nin başkenti Şam’da kimyasal silah kullanıldığı iddialarının gündemde olduğu bir dönemde, MİT Müsteşarlığı’nın, devlet yönetimine kritik bir istihbari bilgi sunduğu ortaya çıktı. Milliyet gazetesinden Tolga Şardan’ın özel haberine göre; MİT Müsteşarlığı, PKK’nın Suriye’deki kolu olarak nitelenen PYD’nin Suriye’de VX adı verilen sinir gazını temin ederek Irak’ın kuzeyine gönderdiğini tespit etti. Bölgedeki hareketlilik sonrasında gelişmeleri yakından takip eden MİT Müsteşarlığı, kısa süre önce edindiği çok önemli bu bilgiyi devletin üst düzeyi ve güvenlik bürokrasisi içinde yer alan kurumlarla paylaştı.
Talimat haziranda verildi
MİT Müsteşarlığı geçen hafta elde ettiği bilgiyle hazırladığı gizli yazıda, PKK’nın Kandil’deki üst yönetiminin geçen haziran ayının ilk haftası içinde Suriye’deki PKK’yla bağlantılı YPG kadrolarına kimyasal silah bulunması talimatı verildiği tespit edildi. Bu talimat doğrultusunda YPG mensuplarının Suriye’deki karışıklıklardan faydalanarak VX olarak tanımlanan sinir gazını temin ederek Kuzey Irak’a gönderdiğini ortaya çıkaran MİT Müsteşarlığı, aynı yazıda bir başka önemli bilgiye daha yer verdi.
Siyanür de YPG’nin elinde
Suriye’nin Tel Abyad bölgesinde faaliyet gösteren El Nusret Cephesi (ENC) ile PKK/PYD-YPD grupları arasında temmuzun son haftasında yaşanan çatışmalar sonrasında ENC mensuplarının elindeki siyanür gazının YPG’lilerin kontrolüne geçtiği belirlendi. Söz konusu siyanür gazının YPG tarafından Suriye topraklarında Nusaybin’in hemen karşısındaki Kamışlı kentine gönderildiğini tespit eden MİT Müsteşarlığı, son dönemde özellikle Suriye rejiminin silah temin faaliyetlerinin devam ettiğini bildirdi.
Önlemler artırıldı
MİT Müsteşarlığı, yazısında kalıcı etkileri bulunan kimyasal silahların terör örgütünün kontrolüne geçmesi tehlikesinin dikkat çekici olduğunu belirtti. MİT Müsteşarlığı’nın söz konusu bilgileri içeren yazısını başta Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere İçişleri Bakanlığı ile Kamu Düzeni ve Güvenliğini Müsteşarlığı’na da gönderdiği öğrenildi. Bu yazı sonrasında terörle mücadele eden kurumların kimyasal silahlara karşı önlemlerini daha da artırdığı kaydedildi.
sozcu.com.tr