Memur sayısı 2 milyon 528 bin 123. Sendikalaşabilir memur sayısı 2 milyon 134 bin 638 Sendikalı sayısı 1 milyon 468 bin 021 1 Ağustos’ta, 2 toplam 600 bine yakın memurun 2 yıllık geleceğinin belirleneceği süreç başladı. 4688 Sayısı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu, memura ve sendikalara tuzaklarla dolu. 29. maddedeki “sözleşmenin tarafları” tarifi, sendikaların birlikte hareket etmesini mecbur kılıyor. Oysa Hükümetin karşısına birlikte çıkıyorlar, ama ortak teklif hazırlamaya bile yanaşmıyor, masada bulunma şansı olmayan diğer konfederasyon ve sendikaların önerilerini almıyorlar. Ayrı davranma tutumu sözleşme süresince devam ediyor. Temmuz 2013’de sendikaların üye sayısı ise şöyle; Memur-Sen - 707 bin 652 T. Kamu-Sen - 444 bin 935 KESK – 237 bin 180 Birleşik Kamu-İş – 40 bin 041 Tüm Memur-Sen - 8 bin 047 DESK – 4 bin 699 Hak-Sen – 4 bin 072 BASK – 3 bin 020 Bağımsız Sendikalar ise 18 bin 375 Hükümetle yapılan pazarlığa 3 büyük konfederasyon katılıyor. Yasa böyle. Yasanın 29. Maddesine göre, en fazla üyesi bulunan konfederasyonu temsilen heyet başkanı, 12 işkolundaki yetkili sendikaları temsilen birer kişi ve ilk üç büyük konfederasyonu temsilen birer kişi olmak üzere toplam 15 kişi katılıyor. Memur-Sen’den katılan sayısı, biri heyet başkanı olmak üzere 12, KESK, biri yetkili sendikayı temsilen olmak üzere 2 kişi, T. Kamu-Sen ise 1 kişi ile katılıyor Masada bulunma yetkisi bulunan konfederasyonlar, masanın dışında kalan 5 konfederasyonu ciddiye alıp, “sizin adınıza da orada bulunacağız bir öneriniz var mı” diye sormuyorlar bile. Demokrasi nutukları unutuluyor. Kendileri çalıyor kendileri söylüyorlar. Memurun ortak taleple temsil edilmeyişi bununla da kalmıyor. Heyet Başkanı ise, sözleşmeye katılan üç konfederasyon, katılamayan diğer konfederasyonlar, masadaki 12 işkolunun yetkilisi, 1 milyon 500 bine yakın sendikalı ve toplam 2 milyon 600 bine yakın memur adına, sözleşmeyi tek başına imzalamaya yetkili. Yasa bu kadar anti demokratik. İmzalanan sözleşmenin Yüksek Hakem Kurulu’na gönderilmesi ya da başka bir yolla itiraz edilebilmesi ise mümkün değil. Bunca keşmekeş, sendikacıların diğerini yok sayan tutumu, masanın diğer tarafına büyük fırsat sağlıyor. Hükümetin işi kolaylaşıyor. Kamuoyunu oyalayan birkaç süslü sözden sonra, heyet Başkanını ikna etmek, onca sendika ve konfederasyonu, 2 milyon 600 bin memuru saf dışı bırakmak için yeterli. Öyle de oldu. “Hükümetin teklifi kabul edilemez. Meydanlara inmeye zorlamasınlar” diyen Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu, sözleşmeyi imzaladı. Bir de eylem keşmekeşi var. Bu yıl da öyle oldu. T. Kamu-Sen, bütün konfederasyonları “birlikte eylem yapmak, genel greve varacak eylem takvimini görüşmek için” çağrı yaptığı saatte KESK Başkanı, tek başına kendi eylem takvimini açıklıyordu bile. 4 koldan Ankara’ya yürüyeceklermiş. Hani dayanışma? Hani sınıf kardeşliği? Hani ortak mücadele? Memur-Sen diğerlerini yok sayıyor, KESK, herkesi yok sayıyor. Asıl yok sayılanlar ise, birlikte davranılmadığı için hakları etkili şekilde savunulamayan memur kitlesi ve masanın dışında kalan ve masadakilerin danışmaya bile tenezzül etmediği diğer konfederasyon ve sendikalar. Sonuçta sözleşme imzalandı ve memur yine ayazda... Hükümet, memurun ağzına bir parmak bile çalmadı. Yağmacılardan memura düşen pay giderek azalıyor.
Sonbaharda ayağa kalkacak milyonların içinde memurlar da kitlesel olarak olacaklar. Bu kaçınılmaz görünüyor. Sendikacılar memurun gerisinde mi kalacak? Yine memuru ve diğer sendikayı yok sayan tutumlarını sürdürecekler mi? Soru budur? Aydınlık Gazetesi / 8 Ağustos 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder